28 Kasım 2011

Karmaşık

“Aşk; yıllar geçiyor ve ben aşkı unutuyorum artık… Aşk deyip yalancı hoşlanmaların peşinden koşup kandırmaca içindeyim” diyordu Ekrem. Artık ayrılıklar bile acı vermiyordu, sıradan olmuştu onun için “herkes Ekrem’in yerinde olmak isterdi ama o Ekrem olmak istemiyordu. Tek isteği her şeyden çok sevebileceği, delice aşık olacağı bir kız ve onla evlenip bir ömür geçirmekti. Olmuyordu her şeyi deniyor ama yine olmuyordu… Aradan o kadar zaman geçmişti ki son aşkını hatırlamıyordu bile artık. Yaşı otuz beşti yolun yarısına gelmişti ama o hayattan çok sıkılıyordu, diğer yarısının çabucak geçmesini istiyordu. Yorulmuştu, hayat içinde hiçbir istek bırakmamıştı hayattan hiçbir zevk almıyordu… Hayatta hep aldığı kadar verebilmişti, mesela sevildiği kadar sevebilmişti, bazen kendini zorlamış “aldığımdan fazlasını vereceğim” demişti ama hiç yapamamıştı, hiç bir zaman aldığımdan fazlasını verememişti. Her kızda bir kusur buluyor yarı yoldan dönüyordu, ta ki o güne kadar… Bir gün arkadaşının doğum günü partisinde çok güzel bir kızla tanıştı. İlk görüşte aşktı onunki… Kız çekingen bir kıza benziyordu biraz sohbet etmişlerdi Ekrem yaklaşmaya çalışmış kızsa uzak durmuştu, dert etmedi Ekrem, “zamana bırak” dedi. O günden sonra kızla dışarıda birkaç defa buluştular kız her buluşmalarında sadece arkadaş olabileceklerini sevgili olamayacaklarını söylüyordu. Böylece günler geçti ve bir gün kız Ekrem’in ısrarına dayanamayarak, pes etti “deneyelim” dedi. Çıkmaya başladılar ilk günler çok güzeldi her şey. Ekrem’e her şey tozpembe gözüküyordu. Bir gün kızın bazı davranışları dikkatini çekmeye başladı Ekrem’in; kız onun gibi bakmıyordu, aşk yoktu sanki gözlerinde öpüşü bile değişikti zorla öpüyordu sanki… Beraber geziyorlar, beraber yemek yiyorlar beraber uyuyorlardı bu kadar yakın olup da, aynı zamanda aralarında bir uçurum olması ne kadar garipti. Ekrem’in her geçen gün kafasındaki sorular çoğaldı. Bir süre kızdan uzak durdu çeşitli bahanelerle o gecelerde uyuyamadı düşündü en sonunda “karşılıksız bir aşk benimki ayrılmalıyım” dedi. Kız ayrılmak istemedi ilk baştan ama Ekrem kararlıydı, “alışkanlık seninki alışırsın” diyerek ayrıldı sevdiğinden. Ayrıldıktan sonra Ekrem artık eski Ekrem değildi doğru dürüst ne yemek yiyor ne gülüyordu. Bu sefer her şey çok farklıydı öncekilere hiç benzemiyordu bu kızın verdiği ayrılık acısı… İkisi de gururluydu kimse kimseyi aramadı uzun süre, herkes kendi acısını çekiyordu. Bir gün Ekrem çok kötü oldu damarlarından kan çekiliyordu sanki, nefes zor alıyor içi patlayacak gibi sıkılıyordu telefonuna sarıldı sevgilisini arayarak “çok kötüyüm” dedi. Kız koşup geldi. Kızı görünce Ekrem’in hiçbir şeyi kalmadı çok özlemişti sevdiğini, doya doya sarıldı. O gece kız Ekrem’i yanağından öptü, çok yapmacık geldi bu öpücük Ekrem’e. O da öptü sevdiğini yanağından öptükten sonra “beni öptüğünde şimdi benim öptüğüm gibi “şap” sesi gelmeli, ben böyle öpülmeyi seviyorum” dedi. Kız çok seviyordu aslında Ekrem’i ama istekler söylenmeden bilinmez ki… Bu bir başlangıçtı ve Ekrem istediklerini söylemeye başladı o günden sonra kızda isteklerini söylüyordu artık konuşamadıkları hiçbir konu kalmamıştı, kabullenmişlerdi birbirlerini her geçen gün birbirlerine olan saygıları arttı… Ekrem en sonunda anladı kız gerçekten onu seviyormuş…O günden sonra çok mutlu bir hayat sürdüler.

19 Kasım 2011

İyi ki Varsın...

“Bitti” dedi sevdiği, delikanlının içini o an yaktı geçti sanki o kelime “bitti” Bir gün bitecek biliyordu, hep kendini hazır tutmaya çalışıyor, kendi kendine “ kaptırma” diyordu ama kalp söz dinlemiyor… Sevmişti, hayatından hiç kimseyi sevmediği kadar çok sevmişti ama sevmek bazen yetmiyordu.
Böyle zamanlarda hava sıcak olsa da, içi üşümeye başlardı, ertesi gün mutlaka nezle, burun akıntısı... Psikolojik olarak yıkılmıştı, biliyordu fiziksel olarak da çökecekti. Her zaman yaptığını yapmaya çalıştı “her bitiş bir başlangıçtır” dedi kendi kendine.. Aslında hepte öyle olmuştu her bitiş bir başlangıç olmuş acı çeken karanlıklardaki kalbi hep aydınlanmanın yolunu bulmuştu. Hayatı bu zamana kadar kısır bir döngü içinde geçmişti, başlangıç ve bitiş arasında… Delikanlı sadece başlangıç istiyordu, bitiş değil; sevmek, deli gibi sevmek… Bu sefer çok farklıydı her şey “onu” hiç kimseyi sevmediği kadar çok sevmişti…“Acaba” diyordu bu kısır döngüden kurtuluyor muyum artık”
Hep derler ya “gerçek aşk hayatta bir defa yaşanır” delikanlı gerçek aşkı bulmuştu ama… Bu son hiçbir sona benzemiyordu, umudu tükenmişti, biliyordu bu kadar artık kimseyi sevemeyecekti. “Bundan sonra” dedi” hiçbir kıza yaklaşmayacağım bile” Hiç olmadığı kadar güçlü hissetti kendini, kararlıydı artık hayatına hiç kimseyi sokmayacaktı. Telefonuna bilmem kaçıncı kez baktı, sevdiği ne mesaj çekmiş ne aramıştı. Sanki sevdiği duyuyormuş gibi “senden başkasını sokmayacağım kalbime seninle ölecek bu kalp” Birden aklına son kavgaları geldi kavga etmişler ayrılmaya karar vermişlerdi veda konuşmaları, veda mesajları… O gecenin sabahı delikanlı büyük bir acıyla uyanmış hemen sevdiğini arayarak “bu kadar ayrılık yeter mi?” diye sormuş sevdiği tüm tatlılığıyla “yeter” demişti.
Delikanlı adam gibi adamdı ayrı olsalar da sevdiği hakkında ne kötü konuşur, ne de konuştururdu. “Artık eskisinden de fazla arkasında olmalıyım” dedi “ona kimsenin zarar vermesine izin veremem.” Sevdiği onun hep zor zamanlarında yanında olmuştu, sevgilisinin yaptığı fedakarlıklar yanında onun yaptığı, yapacağı şeyler hep küçük kalacaktı biliyordu… Birden kalbine bir acı doldu delikanlının acı öyle büyüktü ki dayanamıyordu, kalbi sıkışıyor nefes alamıyordu…
Birden kan, ter içinde uyandı delikanlı. İlk defa rüyasında ağlamıştı o kadar gerçekti ki her şey uzun süre gördüğü rüyanın etkisinden kurtulamadı… Kendine geldiğinde saat beşti bir anda mutluluk sardı her yanını “rüyaymış” dedi. Telefonunu eline aldı sevdiğinin sesini duymak istedi ama saat çok erkendi kıyamadı bebişine aramadı, ama içindekileri birkaç kelimeye sığdırdı sabah sevdiğinin çektiği mesajı okuyarak güne başlamasını istiyordu… “Seni çok seviyorum bebişim, iyi ki varsın…”

11 Kasım 2011

Mikrop-3

Ekrem başarmıştı, her şey umduğu gibi olmuş yaptığı mikrop etkisini göstermişti. Mikrop’u yaptığından beri 1 yıl geçmiş ve artık mikrobu dünya ile paylaşma zamanı gelmişti, çok mutlu olması gerekiyordu ama mutlu değildi. Saat 1’di, gazeteciler saat 5’te gelecekti onların önüne çıkmadan önce biraz uyuyup dinlenmek istedi. Rüyasında eski sevgilisi Nagihan’ı gördü sarıldı, defalarca öptü tam “neden” diyordu ter içinde uyandı. Gördüğü rüya onu çok etkilemişti bir süre kendine gelemedi. Aradan 5 yıl geçmişti ama hala Nagihan’ı unutamamıştı. Nagihan’da doktordu bir seminerde tanışmışlar ve bir daha hiç ayrılmamışlardı… Ekrem çok mutluydu Nagihan ile o kadar iyi anlaşıyorlardı ki ilk tartışmaları tanıştıktan bir sene sonra olmuş oda birkaç gün sürmüş, hemen barışmışlardı. Bir gün ansızın, hiçbir neden yokken Nagihan Ekrem’in hayatından çıktı. Ekrem defalarca telefon etmiş, her yerde onu aramış ama bulamamıştı… Ekrem uzun süre evinden çıkmadı hep kendi kendine “neden”diyordu. Ekrem Nagihan’dan ilk haberi üç ay sonra almıştı. Ekrem’in bir arkadaşı “Nagihan evlendi” demişti. O gün o an gözlerini kapadı ve Allah’a yalvardı “bir daha gözümü açmak istemiyorum beni al” diye ama olmadı hayat her şeye rağmen devam ediyordu. O günden sonra Nagihan ile birkaç kere seminerlerde denk gelmişler ama hiç konuşmamışlardı. Ekrem gurur yapmıştı hiç düşünmeden, bir kelime etmeden evlenip giden bir kızla konuşacak hiçbir şey olamazdı “her şey yalanmış” deyip toprak attı sevgisinin üstüne... Ancak ne kadar toprak atsa da geçen yıllarda hiç unutamadı sevdiğini, sevgisi bir yolunu buluyor canını acıtıyordu. Ekrem bir süre sonra kendini çalışmaya verdi ve bir gün“Mikrop” fikri uyandı kafasında… Senelerini verip ve başardı… Ekrem mikrobu yapınca acısı bitecek sanıyordu. Zannediyordu ki Nagihan’ı anlayacak ve yüreğindeki ateş sönecek… Hiçbir şey istediği gibi olmadı, evet mikrobu yapmıştı ama acısı bitmemişti her şeye rağmen, hala Nagihan’ı seviyor ve acı çekiyordu. Düşünceler onu uzaklara götürmüştü bir anda kendine geldi “Şimdi değil” dedi kendi kendine“şimdi açıklayamam mikrobu” “önce gururu bir kenara bırakıp Nagihan’la her şeyi konuşmalıyım” Koştu, normalde 20 dakikada gideceği laboratuvara 5 dakikada vardı, içeri girdiğinde konuşamayacak kadar yorulmuştu sadece ağzından “seninle konuşmalıyız” çıktı. Nagihan sanki onu bekliyordu, sanki aradan 5 yıl geçmemişti yakındaki bir cafeye gittiler. “Neden” dedi Ekrem “neden her şey bu kadar güzelken bırakıp gittin.” ,“Seninle kavga ettiğimiz geceyi hatırlıyor musun?” diye sordu Nagihan.”Evet” dedi Ekrem. Nagihan: “O gece çok üzgündüm ilk kavgamızdı, biriyle konuşmak iyi gelir diyerek yaşadığımız her şeyi Kadir’e anlattım; biliyorsun o benim eski arkadaşımdı. Biraz içersek iyi gelir dedim, Kadir’le gördüğümüz ilk bara girdik. Oda bir süre önce sevgilisinden ayrılmıştı. Yavaş başladık içmeye ama içimdeki acı öyle büyüktü ki hızlandım kadehler birbirini kovaladı, Kadir’de acılıydı oda durmadan içiyordu, ikimizde kör kütük sarhoş olduk sonunda… Kadir beni evime getirdi ve orada bende bağlantı kesirdi… Uyandığımızda ikimizde çıplaktık ve hiçbir şey hatırlamıyorduk, çok utandık Kadir hemen kalkıp gitti. Sonra barıştık seninle ben yaşadıklarımı hep söylemek istedim sana ama öyle mutluyduk ki bozmak istemedim. İki ay böyle geçti, sonra bir gün hamile olduğumu öğrendim ne yapacağımı şaşırdım iki aydır konuşmadığım Kadir’i aradım her şeyi anlattım. Önce çocuğu aldırmak istedim ama; dünyaya gözlerini açmamış olsa bile; bir cana kıyamadım, kıyamazdım. Kadir ile evlenmeye karar verdik…Sana anlatamazdım, anlatırsam daha fazla acı çekersin diye düşündüm ve öylece bırakıp gittim seni. Evet, şimdi beraber olamayız bir çocuğum ve eşim var ama bu seni sevmeme engel değil seni hala çok seviyorum ve seveceğim.” Ekrem’de hala Nagihan’ı seviyordu oda içinde yıllardır tuttuğu, söyleyememenin onu bitirdiği o iki kelimeyi söyledi… Sarıldı sevdiğine, öptü doyasıya ama ikisi de biliyordu bu son görüşmeleri olacaktı. Ekrem sevgilisiyle hiç görüşmeyecek olsa da artık mutluydu, kafasındaki tüm sorular cevabını bulmuştu. Mikrop’un önemi kalmamıştı artık, mikrobu açıklamaktan vazgeçti, mikrop ile ilgili her şeyi yaktı, yok etti… Birkaç gün sonra Serkan geldi Ekrem yaşadıklarını uzun uzun anlattı. sözlerini “artık serbestsin, keşke mikrobu yok edebilsem ama panzehiri yok ne yazık ki ama bir daha hiç kimse kullanamayacak seninle beraber ölecek oda” diyerek bitirdi. Ekrem mutlu ve huzurluydu artık…
Serkan laboratuvardan çıkınca bir yılda yaşadıklarını düşündü bir hüzün kapladı tüm bedenini. Mikrop’tan önceki hayatı aklına geldi Melek’le geçen yıllar ne kadar mutluydu kendi kendine “bir ev, bir araba ve maaş değer miydi” dedi. O gün evine kapattı kendini ve uzun süre çıkmadı, artık evinden sadece arada alışveriş yapmak için çıkıyordu. Günden güne zayıfladı, sağlığı da bozulmaya başladı artık ölümü bekliyordu… Bir gün kapı çaldı gelen Melek’ti Serkan’ın kendini evine kapattığını ve sağlığının bozulduğunu öğrenmiş dayanamamış gelmişti. O günden sonra o da Serkan ile beraber yaşamaya başladı. Serkan her geçen gün düzeldi Melek’in gelmesiyle beraber kendine geldi ve bir gün yaşadığı her şeyi anlattı sevgilisine “benim içimde mikrop var ve panzehiri de yok git kurtar kendini, mutlu olamayız biz” dedi. Gitmedi Melek, sevgilisini yalnız bırakmadı her yerde onunlaydı ve hep el eleydiler. Serkan nereye baksa Melek’i gördü. Bir gün Serkan Melek’ten başka hiçbir kızı görmediğini anladı. Mikrop yok olmuştu panzeri sevgiydi mikrobun; karşılıksız, saf sevgi… Melek mikrobu yok etmeyi başarmıştı. Serkan ile Melek hemen evlendiler. Ekrem kendini suçlu hissediyordu onlara masallardaki gibi bir düğün yaptı ve her şeyini çocuklarım dediği Serkan ile Melek’e bıraktı…

Son

22 Ekim 2011

Mikrop-2

Serkan eskiden Melek’e duyduğu heyecanı artık Neslihan’a duyuyordu. Neslihan’da Serkan’ın yoğun ilgisinden hoşnuttu kısa sürede birbirlerine ısınmışlardı.
Serkan Melek’i ihmal etmeye başlamış ve son zamanlar da iyice dikkati bırakmıştı. Bir gün beklenen oldu ve yakalandı kim bilir belki de yakalanmak istiyordu… Melek Neslihan’dan gelen mesajı okudu, önce kavga ettiler, sonra ayrılık… Melek ağlayarak kalktı oturdukları cafeden eskiden olsa peşinden koşardı ama koşmadı Serkan. Yine de içinde bir sızı duydu içi acıyordu birkaç gün sonra görüştüler Melek’e bir daha yapmayacağına söz verdi hatta Melek’in yanında Neslihan’a arayarak olmayacak ben başkasını seviyorum da dedi. Melek’le tekrar araları düzelmişti her şey yine eskisi gibiydi ama Serkan’ın içindeki mikrop durmuyordu, bir gün dayanamadı Neslihan’a mesaj çekti bin bir yalanla affettirdi kendini. İkisiyle de beraberdi yine ve eskisinden çok daha dikkatliydi ama kader karşılaştırdı üçünü alışveriş merkezinde; kıyamet koptu sanki ikisi de terk edip gitti Serkan’ı rezil olmuştu, sevgileri dönmemek üzere gitmişti ama onun duyguları yok olmuştu sanki hiçbir şey hissetmiyordu eve gitti uyudu olanları düşünmedi bile… Artık kabul etmek zorundaydı mikrop etkisini göstermişti ve onunla yaşamayı öğrenmesi gerekiyordu mikrop onu öyle değiştirmişti ki ne aşk acısı çekiyor ne pişmanlık duyabiliyordu, tüm hisleri yok olmuştu sanki.
Maaşı, evi, arabası vardı ve hayatında hiç olmadığı kadar boş vakti. Sık sık dışarıya çıkıyordu yine bir gün alışverişe çıktığında çok güzel bir kız gördü elleri doluydu yardım bahanesiyle yaklaştı kıza, kız ummadığı kadar sertti yardım istemiyordu aslında hafif tebessüm vardı yüzünde, direk gözlerine bakıyordu Serkan’ın ama söyledikleri… Mecbur uzaklaştı yanından kızın ama hiç vazgeçmeye niyeti yoktu. Fark ettirmeden kızı evine kadar takip etti. Ertesi sabah evinin önünde beklemeye başladı kız öğleye doğru çıktı evinden alışveriş yapıyor dükkanlara giriyordu yine bir dükkana girdiği an oda girdi… Tesadüfen karşılaşmış gibi yaptı senaryoyu o kadar güzel yazmıştı ki kız ister istemez kendini Serkan’la muhabbet eder buldu, o gün anladı ilk günkü katı tutumunu kız evliydi, ama Serkan’ın vazgeçmeye niyeti yoktu ısrarla telefonu istedi ama kız ilk defa karşılaşılan bir erkeğe ne kadar güvenilirse o kadar güveniyordu en sonunda kız içinden “arada konuşmanın bir sakıncası olmaz” diyerek Serkan’ında ısrarlarına dayanamayarak telefonunu değil ama mail adresini verdi. O günden sonra nerdeyse her gün konuşmaya başladılar Serkan’la. Kız eşiyle anlaşamıyordu ama başka bir erkekte de mutluluk aramıyordu aslında, Serkan’a arkadaşça yaklaşıyordu. Serkan ise her geçen gün sevdi kızı, kız gerçekten çok iyiydi. Günler geçti kız anlattı Serkan dinledi tamamen arkadaşça yaklaştı Serkan’da… Kızın onu dinleyecek birine ihtiyacı vardı birkaç gün sonra telefonunu da verdi… Bir gün Serkan kızın hiç ummadığı bir anda ondan çok hoşlandığını ve dışarıda buluşmak istediğini söyledi kız “hayır” dedi ama Serkan bir hafta boyunca her gün ısrar etti ve en sonunda kızda yumuşamıştı “tamam” dedi. “Ama ilk ve son olacak” Buluştular Serkan gerçekten kızdan hoşlanmıştı tek amacı hoşça vakit geçirmekti akışına bıraktı her şeyi o gün, kızda öyle önce elleri, sonra dudakları birleşti…

Devam edecek(3 Bölüm)…

05 Ekim 2011

Mikrop-1

En sonunda başarmıştı uzun süredir üzerinde araştırma yaptığı sıvıyı elde etmiş adına “mikrop” demişti.
Ekrem erken yaşta okulunu bitirdikten sonra çalışmalarına devam etmiş genç yaşta profesör ünvanını almıştı. Son 5 yılını ne işe yarayacağını hemen hemen herkesten gizlediği sıvıyı yapmak için harcamış ve en sonunda başarmıştı.
Ekrem uzun süredir insan duygularının değişkenliği üzerine deneyler yapıyordu. Farklı kesimlerden farklı ilişkileri incelemiş ve hepsi onu farklı bir yöne çekmişti… Bu karmaşık sonuçları bir araya getirip bir sonuç elde etmeye uzun süre harcamış ama başaramamıştı. En sonunda karar vermiş ve insanları tek bir duygu ile yaşatacak, değişkenlikleri engelleyici bir sıvı yapma hazırlığına girişmişti. Çok çalışmış, gecelerce uyumamış ve en sonunda istediği sıvıyı elde etmişti. Yaptığı mikrop insan genindeki bağlılığı öldürüyordu; ayrılık, barışma gibi çözemediği duygu karmaşasını bu sıvıyla çözecekti. Mikrobu verdiği kişi istese de kimseye bağlanamayacaktı, mikrop bağlılık genini bir daha geriye dönüşü olmayacak şekilde yok ediyordu.
Birçok bilim adamı bu konu üzerinde çalışıyordu, kamuoyuna şu an açıklayamazdı hem sonuçlarını bilmiyordu hem de diğerleri kaldığı yerden devam ederek hızla önüne geçebilirdi. Her şeyi gizlilik içinde sürdürmesi gerekiyordu. Mikrobu sadece güvendiği birkaç arkadaşı ile paylaştı, paylaşmak zorundaydı çünkü ona bir denek lazımdı ve bu deneği tek başına bulması neredeyse imkansızdı. Mikrop öyle kolay kabul edilecek bir şey değildi biliyordu; kolaylaştırmak istedi, deneğine bir ev bir araba ve bir yazlık verecekti ve ömrü boyunda çalışmadan belli bir maaş bağlayacaktı. Çok cazip ama bir o kadar da soru işaretleriyle dolu bir teklif. En sonunda aranan denek bulundu adı Serkan’dı. Profesör uzun uzun anlattı her şeyi ve en son bir cümleyle özetledi “mikrobun panzehiri yok, yani damarlarına sıvıyı verdikten sonra bir dönüşü olmayacak ve tam olarak da ne olacağını ben dahil kimse bilemez.”
Serkan işletme mezunuydu çok uzun zaman iş aramış ama bulamamıştı, sevdiği bir kız vardı evlenmeyi düşünüyorlardı ama elde avuçta hiçbir şey yoktu… Ona ilk mikroptan bahsedildiğinde irkilmişti sonra ne kadar kötü olabilir diye düşündü ilk defa onda denenecekti belki de vücudu bu mikrobu anında yok edecekti anlaşma çok açıktı ne olursa olsun ev araba yazlık onundu sonunda karar verdi.
Beklenen gün gelmişti Serkan laboratuvara gitti her şey iki dakika sürdü, artık mikrop damarlarındaydı…
Eve gitti hiçbir değişiklik yok gibiydi, “ne güzel” dedi “artık evim arabam, yazlığım maaşım her şeyim var ve de mikrop çoktan öldü galiba.” Yapacağı şey çok basitti her hafta laboratuvara gidecek ve o hafta yaşadıklarını kamera karşısında anlatacaktı. Uyudu… Sabah kalktığında her zaman yaptığı gibi sevgilisinin resmini öperek güne başladı onu çok ama çok seviyordu o yanında olsun olmasın hiç bir kızı gözü görmezdi. Adı Melek’ti sevgilisinin aynı ismi gibi melek gibi bir kızdı. O gün sevgilisiyle buluşacaktı geç kalmamalıydı yataktan kalktı tıraşını oldu en güzel kıyafetlerini giyip evden çıktı. Otobüsle gidecekti şansı vardı durağa geldiği gibi otobüste geldi “ne güzel bir gün” dedi içinden. Otobüse bindi bir taraftan müzik dinliyor, bir taraftan dışarıyı seyrediyordu bir sonraki durakta yanına bir kız oturdu kıza gayri ihtiyari baktı ve çekemedi gözünü öyle güzel öyle tatlıydı ki… Serkan birkaç dakika sonra kızla göz göze geldi kız gülümsedi hafifçe, Serkan’da ona gülümsedi neden böyle bir şey yaptığını hiç bilmiyordu yoksa inanmadığı mikrop etkisini göstermeye mi başlamıştı…
Sevgilisiyle buluştu her buluştuğunda deli gibi atan kalbi o gün sakindi her buluştuğunda sarılıp defalarca öptüğü sevgilisini o gün zorla birkaç kez öptü aklı hala otobüsteydi... Kızların hisleri kuvvetlidir, sevgilisi anladı Serkan’daki değişikliği ama bir neden yoktu sonuçta her insanda olur ya öyle zamanlar o tür bir şeydir dedi kendi kendine nasıl olsa zamanla geçer. Ayrıldılar ertesi sabah ayakları yine aynı saatte aynı otobüse götürdü onu tam beklediği gibi kızda aynı duraktan bindi o gün tanıştı kızla adı Neslihan’dı…
Devam edecek...

22 Temmuz 2011

Sen...

Canım, aşkım, bitanem, dünya güzelim, her şeyim… ne desem anlatamaz içimdekileri, keşke o iki kelime anlatabilse, “Seni Seviyorum” dediğimde sevgimi anlayabilsen…
Seni ilk gördüğümde üstünde lacivert bir elbise vardı melek gibiydin kanatlarını bırakıp yeryüzüne inmiştin sanki. Öyle kalmıştım…. O gece yatmadan önce sen geldin birden aklıma önceden hissetmediğim garip bir şekilde heyecan duydum. O günden sonra çeşitli bahanelerle yanına geldim sen benim için hayaldin ve ben hayalimle birlikte olmaktan anlatılmaz mutluluk duyuyordum. Bir gün hayal gerçek oldu, en sonunda ısrarlarıma dayanamadın artık benimleydin, benimdim dünyada senden bir tane vardı onu da ben almıştım. Bir süre çıkmamız, ilk elini tutmam, ilk masum öpücük hepsi bir rüyanın parçasıydı sanki ölümse ölüm hiç uyanmak istemediğim bir rüya. Seni tanıdıkça daha çok sevdim bir bayan bu kadar mı kibar, bu kadar mı ince, bu kadar mı tatlı olabilirdi, oluyormuş geç olsa da öğrendim ve şükrettim Allah’a. Senden önce aşka dair her şeyi yaşadığımı sanıyordum senden sonra ise boşa yaşamadığımı kendimi aşk yalanıyla kandırdığımı anladım, sen aşkı öğrettin bana. Aşk sevdiğini bir saniye aklından çıkarmamak, o yanında yokken bile o varmış gibi davranmak, gözlerinin sevdiğinden başkasına görmemesiymiş. Artık senden sonrası yok benim için, kimseyi istemiyorum artık, sadece senin gözlerine bakmak, seni öpmek, seninle el ele ölmek istiyorum. Sen yokken bile kokun geliyor, geceleri, senin yattığın yastığa sarılıyorum kokun hala üzerinde, senin giydiğin pijamalar hala sen kokuyor her giydiğimde yanımdasın sanki. Senin yattığın yer senden sonra hep boş oraya kimseyi yatırmıyorum gelecekmişin, beraber televizyon seyredeceğiz sonra senin kokunla uyuyacağım gibi geliyor. Banyoda beraber baktığımız aynaya bakamıyorum artık ben kendimi değil seni görmek istiyorum orada, sadece sen. Bazen işyerinde adın geçiyor içim titriyor, nefes alamıyorum kısa süreli de olsa sende ayrı kalmak çok zormuş anlıyorum, canım acıyor, içim burkuk, hiçbir şeye benzemiyor sensizlik, sensiz hayat bir cehennem gibi geliyor dirilip dirilip tekrar yanıyorum. Hayaldin, hala hayal gibi geliyorsun seninle her buluştuğumda son buluşmamız gibi geliyor sanki yok olup gideceksin, ondan sana devamlı sarılmak istemem ondan durmadan öpmelerim…, Senden sonra her şey değişti çocukları daha çok seviyorum artık, insanların yüzüne bakarken gülümsüyorum, daha bir sabırlıyım, daha bir içten, daha sevecen… kısaca senin özelliklerin bana da yansıyor artık senin ışığın vuruyor daha bir ışıldıyorum sanki…
Senin en çok nazını seviyorum bıktırmayan, içinde her duyguyu barındıran. Hayır deyişini bile seviyorum, hayır deyişinde evet var sanki sevgini görüyorum hayır’ın evet olduğunda… Doğruluğunu, hayata dürüstlüğünü seviyorum, kötü bile olsa içinden geçen her şeyi söylemeni… Hareketlerini, hayata tutunuşunu seviyorum hayata karşı ne çekingen ne abartılısın, harika dengeni seviyorum. Bazen kavga ediyoruz onunla ilgili kötü şeyler düşüneceğim diyorum düşünüyorum düşünüyorum aklıma en küçük bir şey gelmiyor anlıyorum ben senin her şeyini seviyorum...
Şimdi yerden kafamı kaldırmıyorum artık, senden başka bir kız görmek istemiyorum, bundan böyle ya karşımda olmalısın ya da hayalinle yaşarım. Bazen çok sıkılıyorum sensizlik tüm bedenimi sarsıyor yerimde duramıyorum, sana gelmek seni defalarca öpmek mis kokunla uyumak ve hiç uyanmamak istiyorum. Bazen o olmasa diyorum gözlerimden iki damla yaş süzülüyor toparlıyorum kendimi düşünme diyorum düşünürsen…
Tek dileğim Allah’tan sensiz kaldığım ilk gün ölmek.

10 Temmuz 2011

Aşk Üzerine Karalamalar(Aşk Acısı)

Herkes farklı çeker aşk acısını kimisi kendini odasına kapatıp günlerce çıkmazken kimi de kendini dışarı atar eve girmez. Kaçış yoktur ama ne yapsak bizimledir acımız…
Beni soracak olursanız? Ben sevgilimden ayrıldığımda ya da büyük bir sorun olduğunda hem ruhsal hem fiziksel olarak etkilenirim. Önce vücudumun tüm sigortaları atar sonra soğuk soğuk terlerim dışarısı ne kadar sıcak olursa olsun benim tüylerim dikendir. Başıma müthiş bir ağrı girer vücudum öyle bir bırakır ki kendini sabah kalktığımda mutlaka hastayımdır. Çoğu zaman acıdan kaçmayı denemişimdir dışarıya çıkıp delice eğlenmek onu unutturacak şeyler yapmak… Bazen başarırım ama başarma sürem 1 saati aşmaz… Böyle zamanlarda boğazımda büyük bir düğüm oluşur ağlamanın kenarında olurum, ağlayınca rahatlayacağım gibi gelir ama ağlayamam ağlasam da değişen bir şey olmaz acı beni terk etmez.
Üniversiteye ilk başladığımda bir sevgilim vardı ama onunla el ele bile gezmezdik… Birinci sınıfın sonuna doğru el ele gezmeye başladım benim için tarif edilmez bir mutluluktu… Bir gün etrafımda ele ele gezen dolaşan sevgililerin hiç ayrılmadıklarını fark ettirdi bir arkadaşım… Arkadaşım “bu üniversitenin çeyreği erkek kız beraber yaşıyorlar” dediğinde şaşırıp inanmamıştım başta sonra kendimde gördüm. Üçüncü sınıfta bir kızla çıkmaya başladım ve bir süre sonra onun evine taşındım. Kız için neler dememişlerdi ki… Benden öncesini bilmiyorum ama benimleyken en küçük hatasını görmedim beraber yaşadığımız sürece bir kere benim gözümden başka göze baktığını görmedim, hiç yalan söylemedi, tanıdığım en mert kızdı. Onunla insanın geçmişine göre değil de taşıdığı kalple değerlendirmek gerektiğini öğrendim. Seviyorduk birbirimizi ama ayrılmak zorunda kaldık o istedi önemli bir nedeni vardı… Bir hafta çıkmadım evden yüzüm soluk, vücudum bitkindi ondan kaçsam da arada karşılaşıyorduk ve ben kireç gibi oluyordum. Sonra arkadaşların zoruyla dışarıya çıkmaya başladım belki ona kızgınlığımdan belki onu kıskandırmak için biriyle çıkmaya başladım. Çok kısa sürede ele ele kol kola gezmeye başladık bir gün hiç unutmuyorum kantinde çıktığım kızla yan yana oturuyorduk o geldi ben görmemezlikten geldim arkamıza oturdu sandalyesini bizim sandalyemize vurdu kızgın bir ifadeyle galip bir mutluluk hissettim. Böyle sürüp gidiyor hikayeler…
Her çıktığım kızla yeni şeyler öğrendim hayata bakışım değişti aşkı, sevgiyi, kızgınlığı, ihaneti her şeyi yaşadım aşka dair ya da öyle sanıyorum. Bazen bir hafta bazen bir ay bazen yıllarca aşk acısı çektim kendime göre değişik yollar buldum aşk acısı yaşamamak için… Bir gün dedim ki hayatında hep ikinci biri olacak belki çok samimi değil ama ondan ayrıldığında öteki olacak onla devam edeceğim, denedim olmadı. Aslında denediğim hiçbir şey başarılı olmadı, anladım kimse kimsenin yerini tutmuyor.
Çok kızla çıktım bazen günlük ilişkiler yaşadım ama hepsinde mutluluk olduğu gibi acı vardı. Erkeklerin, kızların üç dört kişi ile aynı anda çıktığını gördüm evli insanların yaşadığı ilişkiler… Başta istisnalar kaideyi bozmaz dedim ama zamanla istisna olmadıklarını gördüm. Her kadın, her erkek aldatır gibi büyük laflar etmeyeceğim, ama gerçekten çok şey gördüm.
Üniversiteyi bitirdiğimde ne kirli bir dünyada yaşıyoruz derdim, gördüklerimden sonra… Şimdi ise değişti görüşüm aldatan biziz aldatılanda arkamıza bakmadan hiç düşünmeden çekip giden biziz, bırakılanda… Bir taraf üzülüyor evet ama üzülen taraf da çoğu zaman üzen insanlar. Artık kirli bir dünyada yaşıyoruz demiyorum yanlışlarım doğrularım var hala ama kınamıyorum artık kimseyi…
Ben sevgilisini bir kalemde silip hemen yeni biriyle başlayan, bir ilişki bitmeden daha öbürüne başlayan insanları çok kıskanırım. Çok denedim olmadı kimseyi çıkaramadım hayatımdan hep terkedildim kırmayı değil hep kırılmayı seçtim ruhsal olarak yıkıldım, fiziksel olarak bittim ama üzmemeye gayret ettim. Belki Allah’ın bir ödülü bana; bir noktadan tekrar tutturdu hayatı tekrar mutlu oldum. Mutluluklarım, acılarımdan kat be kat çok oldu.
“Aşk acısı çekmeyen yoktur” klasik bir söz ama ben “aşk acısı çektirmeyende yoktur” diyorum o ya da bu şekilde. Ya düşünmek lazım en azından çektirmemeye çalışmak, olayları bir noktada tutmak ya da bir kere dünyaya geldik deyip hiçbir şeyi düşünmeden yaşamak. Ben bir kere dünyaya geldik deyip hiçbir şeyi düşünmemek istiyorum ama olmuyor insanız fıtratımız buna uygun değil. Keşke bir formülüm olsa ve size desem şunları yaparsanız hiç üzülmez acı çekmezsiniz diye yok ama ne yazık ki. Size sadece bir tavsiye de bulunabilirim: “Yarını düşünüp üzüleceğinize, günün tadını çıkarmaya çalışın; yarın düşünseniz de düşünmeseniz de gelecek ama bugün bir daha yaşanmayacak. Belki bir ütopya ama aşk acısız bir hayat dilerim.

06 Temmuz 2011

Kal Demek İstedim-2

O gece uyuyamadı sabaha kadar düşündü delikanlı. Sabaha karşı yorgunlukla uyuya kaldı. Rüyasında sevgilisini gördü, ayrılıyorlardı sevgilisine kal diyordu o ise dinlemedi çekip gitti… Arkasında yıkıldı delikanlı… Rüyasından gözyaşları içinde uyandı.
Mutluluk ne diye sordu kendi kendine anı yaşamak mı, devamlı olacakları düşünüp stres içinde yaşam mı? Ne olursa olsun kızla çok mutluydu kız sevse de sevmese… Mutluydu önemli olanda bu değil miydi hayatta… En sonunda kararını verdi kız ondan ayrılmak isteyene kadar ne bu konuyu düşünecek ne de ayrılık lafı edecekti. Kendi kendine “yarına çıkacağımız bellimi ki yarını düşünüp üzülüyorsun bu günü, anı yaşamalısın o an mutluysan gerisi boş; evlenirsin, ayrılırsın onlar yarın düşünülecek şeyler…”dedi.
İlerleyen günlerde delikanlı karar verdiği gibi yaşamaya başladı anı yaşıyor yarını hiç düşünmüyordu artık eski kıskançlıkları kalmamış içi huzur dolmuştu. Her şeyi “oluruna” bırakmıştı devamlı düşünüp kızı devamlı kontrol etmeye çalışarak hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini anlamıştı, bir insan aldatmak isterse 24 saatin 23 ünde beraber olunsa bile o bir saatte yapacağını yapardı…
Kız delikanlıdaki değişimin farkına kısa sürede vardı ilişkileri huzur bulmuştu artık, evet belki hala çok sevmiyordu aşık değildi delikanlıya ama artık mutluydu delikanlı ile huzur buluyor, tüm sıkıntılarını unutuyordu.
İnsan oğlu yetinmiyor kızda da öyle oldu huzur yetmedi aşkın peşinden koştu delikanlıyı belki bırakamadı ama defalarca aldattı aşk sanarak çok şey yaşadı ama hep sonu hüsranla bitti.
Delikanlı ise tam tersi bir yaşam sürüyordu sevdiğinden başka kimseyi almadı hayatına zamanla içindeki fırtınalar son buldu huzura kavuştu. Kız onun için bir liman olmuştu ve delikanlı çıkmadı hiç o limandan. Yanındayken öptü, kokladı sevdiğini yanında yokken hayalini kurdu ona şiirler yazdı:

İyi ki Varsın…

Şimdi uzaklardasın bitanem
Hala benimsin ve yakında döneceksin biliyorum
Ama söz dinletemiyorum kalbime…

Sensiz olmuyormuş sensizlikte insan kendini yitiriyormuş
Ben ben değilim artık,
Anladım sensiz ben bir hiçim.

Öyle içime işlemiş öyle sevmişim ki seni
Hiçbir şey umrumda değil artık
Sadece sen, tek sen yetiyorsun…

Bazen o olmasa diyorum,
Tansiyonum düşüyor,
İçime sıcak bir şey akıyor yakarak

Gideceksin bir gün biliyorum
Ve benim bir yanım ömür boyu yanacak
Öbür yanım da yaşadığımız günleri düşünüp mutlu olacak.

Şunu bil ki bitanem
Yediğim ekmekte içtiğim suda,
Söylediğim şarkıda, hep içimde olacaksın

Sensiz ne bir adımım olacak
Ne seni düşünmeden bir anım
Ne de sensiz bir nefes

Aşkı seninle tattım, seninle huzur buldu ruhum
Artık yanımda ol olma
Bu kalp sadece senin için atıp
Hep aynı şeyi söyleyecek
“İyi ki varsın”


Bir gün delikanlının içindeki saf sevgiyi gördü kız yaptıkları acı vermeye başladı artık oda seviyordu…
SON

22 Haziran 2011

Kal Demek İstedim...

Kal demek istedim sana.. Her gece seni seviyorum deyip uyumak ve zamanı geldiğinde el ele gözlerimizi yummak.
İkisi de sınava gidiyordu; biri gözetmen diğeri ise öğrenci olarak. Minibüs kalabalıktı delikanlı ayakta kız ise oturuyordu. Beş dakika sonra kızın yanındaki kalktı boş olan yere delikanlı oturdu… Delikanlı görev alacağı okulun yerini bilmiyordu, sohbet böyle başladı… Delikanlı ilk dakikadan pozitif bir enerji almıştı kızdan. Konuştular konuştular… Delikanlı yol hiç bitmesin istedi, ilk defa İstanbul’un trafiği güzel gelmişti… Okulları başkaydı önce delikanlı inecekti inerken “sınavın nasıl geçti diye merak ederim, istersen sınavdan sonra konuşalım” diyerek telefonunu verdi,
Delikanlı yakışıklıydı, konuşmalarından da iyi, efendi biri olduğu belli oluyordu “olabilir” dedi kız kendi kendine ilk görüşte aşk olmasa da… Aynı gün buluşup bir şeyler içmeye karar verdiler, delikanlının içi her geçen dakika ile daha sıcak oluyordu, öyle mutluydu ki… Buluşmalar devam etti her buluşmada delikanlı daha da kaptırdı kendini artık kızdan başka hiçbir şey düşünememeye başlamıştı.
Kız delikanlının her halinden sevdiğini anlıyordu, zaten delikanlının kıza bakışından sevgisinin büyüklüğünü herkes anlayabilirdi. Delikanlı çok iyi biri idi, her halinden iyi bir eş olacağı belliydi ama eksik olan bir şey vardı kız sevmiyordu daha doğrusu sevemiyordu… Ama delikanlıyı da kaybetmek istemiyordu çok şey paylaşmışlardı…
Delikanlının gözünü aşk bürümüştü o sıralar, hiçbir şey göremiyordu sorgulamıyordu kızın sevgisini. Delikanlı yoğun çalışıyordu çok sık görüşemiyorlardı. En küçük fırsatı kaçırmıyordu ama delikanlı yarım saat bile olsa kaçıp gidiyordu kızın yanına. Bir gün görüşmek için izin ayarladı hemen de kızı aradı sevinçle, 3 gün sonra bütün gün beraber olabileceğiz diye. Buluşma günü geldiğinde kız aradı “kız arkadaşımı kıramadım bugün onunla görüşeceğim başka zaman” diyordu. Delikanlı ilk o gün içinden sıcak sıcak bir şeylerin aktığını hissetti canı acıdı kendini odasına kapadı. Ertesi gün aradı yine sevgilisini 1-2 saat bile küs kalacak gücü yoktu. O günden sonra kız çeşitli bahanelerle birkaç kez daha aynı şeyi yaptı ve delikanlının canı her seferinde biraz daha yandı. Bir gün düşünmeye başladı, sorgulamaya… “Benim onun için feda edemeyecek hiçbir şeyim yok ailem, işim her şeyim… Ben arkadaşlarımla tartışmayı bile göze alıp defalarca buluşmaya gittim tüm hayatımı ona verdim o ise” “Haksızlık etmemeliyim yine o da çok şey verdi ama benim verdiklerimin yanında?” İlk defa o gün beraber geçirdikleri 8 ayın muhasebesini yaptı ve sonunda acaba mı dedi acaba? Elinde olmadan diline takılan aynı şarkıyı söylemeye başladı:
Gözlerini çekip alma benden
Bi kenarda dururum rahatsız etmem
Sözlerin susmasın aman ha
Gizli öznen olurum kötü söylese de cümlen
Gel sevdiğin yemeği ısıttım
Yendikçe çıkar ayrılığın tadı
Nasıl acı nasıl tatsız
Sarhoşluğunun aşk olmuş adı
Çek yorganı tepene ağla ağla
Sarhoşluğunun aşk olmuş adı
Bayramlıklarını giymiş çocuklar gibiyim
Kabıma sığmadım ezbere aldım düş kırıklıklarımı
Kaç acı varsa kalbime sapladığım
Adınla başlıyor senle başlıyor buruk hikayelerim
İhtiraslarımı gülüşlerimi al sonradan duyulan pişmanlığını al
Kolaysa gel de beni senden al
Belki acır da gitmezsin
Masumiyetimi esaretimi al
varlığın koyarsa hayatımı al kalbi sigara içimlik daha kal
Belki o zaman gitmezsin…
Güzeldik senle bendik…
Biz olmazsak da güzeldik yan yana…
Sen şimdi iste tüm zaferler senin olsun…
Tebrikler olsun gidişine ve
Teşekkürler varsa verdiklerine…
Ama avucumda dünya ile gelmiştim
Görmedin ki…
Hiçbir şey vermemek için hiçbir şey almadın ki…
Çocukluğumu sundum sana yüzümde bayramlık sevinci
Bi sigara içimlik daha kalmadın ki…


Devam Edecek… (İki bölümdür)

10 Şubat 2011

Pijamalar

Aşk için yaşayıp aşk ile ölenlere…
Çok aşklar yaşamıştı delikanlı hepsi farklı anılar bırakmıştı, ama unutamadığı; kalbinde kalan hiç kimse yoktu. Yaşı otuza gelmişti artık aşktan umudu kesmiş, kendini işine verip şef olmuştu. Bir gün çalışırken içine garip bir sıkıntı girdi, içinden bir ses “kalk” dedi. Kalktı dolaştı arkadaşları ile biraz sohbet etti tam odasına dönerken müdürün kapısında duran bir kız dikkatini çekti üzerinde siyah bir elbise vardı, makyajsız duru bir güzelliğe sahipti içinden “ne güzel kız dedi müşterilerden biri herhalde” diyerek, odasına döndü. Az sonra odaya müdür ile müdürün kapısında gördüğü kız girdi müdür “şefim yeni stajerimiz siz yardımcı olursunuz artık” dedi. Kız delikanlının hemen yanındaki odaya yerleşti, O gün delikanlının içi kıpır kıpırdı on sekiz yaşındaki enerjisi geri gelmişti sanki, içi içine sığmıyordu. İlk görüşte aşk bu muydu acaba? Aradan günler geçti delikanlı çeşitli bahanelerle kızın yanına gidiyor gün geçtikçe kıza daha çok bağlanıyordu. Bu arada kızın bir arkadaşı delikanlının ilgisini fark edip kıza “bizim şef senden hoşlanıyor galiba” dedi. Kızda “yok canım öyle şey olur mu” diyerek geçiştirir arkadaşını. Aslında kız da farkındadır ama delikanlıdan hoşlanmamıştır daha da kötüsü devamlı yanına gelip gitmesine kızmakta delikanlıya nefret derecesinde hisler beslemektedir. Delikanlı ise farkında değildir kızın hissettiklerinin gözünü aşk bürümüştür. Delikanlı bir gün tüm cesaretini toplar ve kıza çıkışta beraber bir şeyler içmeyi teklif eder “çok yorgunum olmaz” diye geçiştirir kız. Delikanlının dünyası başına yıkılmıştır bir anda karamsarlık kaplar her yanını. Evde hüzünlü şarkılar dinler:
Sanki gönlüm boş yere yanmış
Külleri savrulmuş
Bıraktığın acılar öyle böyle değil
Çifte kavrulmuş…
O gece uzun uzun düşünür sabaha karşı bir daha kızın yanına gitmemeye karar verir. Ertesi gün akşama kadar kararını uygular ama kalbe söz geçirmek ne mümkün akşam çıkışta yine kızın yanındadır… Birkaç gün daha böyle geçer delikanlının sevgisi o kadar büyüktür ki artık boğmaya başlamıştır kızla konuşmalıdır ama nasıl? İşyerinde konuşması mümkün değildir, en sonunda bir arkadaşından kızın numarasını alır ve kızı çaldırır bir dakika sonra“kimsiniz” diye mesaj gelir karşılık olarak sadece “T” yazar. Kız anlar hemen delikanlının odasına girer “yaptığın çok yanlış bana sormadan telefon numaramı almana çok kızdım” der. Delikanlı özür diler onunla konuşması gerektiğini içindekilerin artık onu boğduğunu söyler. İşyerinde konuşmaları mümkün değildir çıkışta buluşup konuşmaya karar verirler. Bir pastane de buluşurlar delikanlı uzun uzun anlatır içindekileri kız sabırlar dinler en sonunda “ben kafamda evliliğimi bitirdim, boşanacağım diyorsun ama sonuçta şu an evlisin olmaz, olamaz bu şekilde ne seni mutlu edebilirim ne ben mutlu olabilirim” der. Kız ilk defa o gün delikanlıya sempati duymaya başlar içindeki kötü duyguların yok olduğunu fark eder. Sonra hep “son” diyerek iki-üç kez daha buluşurlar. Son buluşmada önce elleri buluşur sonra dudakları. Delikanlıdan mutlusu yoktur artık dinlediği şarkılar bile değişmiştir.
Aşk yeniden
Karanlıkta bir gül açarken
Aşk yeniden
Bir masal gibi gülümserken
Gözlerim doluyor aşkının şiddetinden
Ağlamak istiyorum…
Delikanlı o kadar mutludur ki gerçekten ağlamak istiyordur aşkının şiddetinden.
Kızın ise içinde hep bir huzursuzluk vardır evli olmasını bile kabullenebilir belki ama eksik bir şeyler vardır delikanlının belki yüzü, belki tipi, belki hareketleri hitap etmiyordur ona. Hafta sonu gelir delikanlı eşiyle yine kavga eder ancak bu sefer bir süre ayrılılığa karar verirler. O gün delikanlının eşi eşyalarını toplayıp teyzesine gider.
Kız da içindekileri artık tutamaz annesine açılır, anlatır yaşadıklarını annesi ummadığı kadar sert tepki verir kızın tüm morali bozulmuştur o gece delikanlıya mesaj çeker “bir daha beni arama, mesaj çekme der” delikanlı eşinin gittiği aynı gün sevdiğinde de böyle bir mesaj gelince yıkılır, sabaha kadar uyuyamaz. Sabah işyerine gider kızla işyerinde o gün hiç görüşmezler ama akşam yine dayanamaz delikanlı mesaj çeker“son kez görüşelim” der. Kız istemez baştan “hayır” der ama sonra delikanlının ısrarlarına dayanamaz “son kez ama” der. Buluşurlar delikanlı “dışarıda rahat konuşamıyoruz benim evime giderim” der kız şaşırır böyle bir şey beklemiyordur “hayır” der “istemiyorum” delikanlı kızın en çok istemiyorum deyişini sevmektedir ısrar eder kız kararlıdır “istemiyorum istemiyorum istemiyorum” aslında delikanlıya hiçbir erkeğe güvenmediği kadar çok güvenmektedir ama garip gelmiştir bu teklif. Delikanlı “sadece konuşacağız” der en sonunda razı olur kız “ama elime bile dokunmayacaksın” der. Eve giderler bir süre sohbet ederler sonra elleri birleşir, dudakları… O gece delikanlı uyuyamaz kızı seyreder uzun uzun hayatının en güzel günlerini yaşamaktadır kızın onu bir gün terk edeceğini bilmektedir kızın her hareketinden bellidir bu ama o yarını düşünmek istemez sadece bakar bakar doya doya öper kızı. Delikanlı çok sevmektedir, kızın her şeyi güzel gelir ona kaşı, gözü, vucudu en önemlisi altın kalbi… Kız hep “istemiyorum” dese de delikanlıya dayanamaz 2 gece daha beraber geçirirler delikanlı bu iki gece de hayatında gördüğü en güzel varlığa doya doya bakar öpüşürler, sevişirler belki ama sözünü tutar delikanlı son gün kız eve girdiği gibi çıkar. Aslında her şeyden çok istemektedir kızın eşi olmasını ona doya doya sarılıp bir ömür geçirmeyi ama her şey iki tarafın isteği ile olmalıdır… Delikanlı evde yalnız kaldığında kızın giydiği pijamaları alır koklar doyasıya öper kız ondan uzakta da olsa duyacağını bilerek “ seni seviyorum aşkım her şeyden çok” der, kızla geçirdiği üç günü düşünür kendi kendine “bu yaşa kadar hiç yaşamamışım, yaşadıklarımı aşk sanıp kendimi kandırmışım aşk buymuş, gerçek mutluluk” der. Kızda sevmektedir artık delikanlıyı önceden ona kimsenin dokunmasından hoşlanmazken delikanlının dokunmasından hoşlanmıştır, delikanlının sarılması, canım demesi bile farklıdır. En son karar aşamasına gelir kız bir tarafta sevdiği delikanlı öbür yanda ailesi. Kararını verir ailesini seçer. Aslında kız aşığım diyerek kendini kandırmaktadır delikanlının kızdan önce yaptığı gibi aşk değildir hissettikleri aşk olsa ailem diyemez zaten, gerçek aşkın önünde ne durabilir ki. Kız delikanlıdan ayrıldıktan sonra rahatlamıştır aile baskısından kurtulmuş içindeki korku son bulup ruhu huzur bulmuştur. Kızın hayatına kısa bir süre sonra başka bir erkek girer bu sefer ailesi de ister evlenir. Arada delikanlının dedikleri aklına gelse de:
“Seni benim kadar kimse sevemez
Benden başkası sana dokunduğunda aynı heyecanı bulamazsın
Sana benim gibi kimse tüm kalbiyle seni seviyorum deyip öpemez” gibi mutludur yine.
Delikanlı ailesini seçen kıza hayatının en güzel günlerini yaşattığı için teşekkür edip eşine döner biliyordur bundan sonra kalbine kızdan başka kimse girmeyecektir onun için boşanmaya da gerek duymaz, hayatını kızına adar.

12 Ocak 2011

Seni Görünce-2.Bölüm

Kız mektubu okudu…
İşyerinde rahat konuşamazlardı öğle arası dışarıda buluştular. Delikanlının söyleyecek çok şeyi vardı ama kızı görünce…
Konuşmaya başladılar delikanlının içi kıpır kıpırdı, kıza hayatında hiç kimseye vermediği değeri veriyordu duygularını anlatmaya kelimeler yetersiz kalacaktı biliyordu ama anlatmaya çalıştı. O kadar mutluydu, o kadar çok seviyordu ki..
Delikanlı en son “burada konuşulanlar burada kalacak ne küslük ne başka bir şey olmayacak onun için aklındaki her şeyi söyleyebilirsin” dedi. Konuşma sırası kızdaydı artık. Kız “yapamam dedi olmaz, evlisin.” Kızın ilk cümlesiyle delikanlının dünyası başına yıkıldı. Evet, delikanlı evliydi ama boşanma arifesindeydi kısa bir süre sonra her şey bitecekti, kıza anlatmaya çalıştı… Kız erkeklere güvenmiyordu kendince de haklıydı çünkü karşısına gerçekten dürüst biri çıkmamıştı. Delikanlı ise dürüsttü, kızı hiç kimsenin sevemeyeceği kadar çok seviyordu, kız için hayatta yapamayacağı hiç bir şey yoktu. Delikanlı ne dediyse faydası olmadı kız yapamam diyordu bu durumda hem ben mutsuz olurum hem de seni mutsuz ederim. Delikanlının o an aklına içinde tatlı bir hüzün olan o şiir geldi:
Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık,
Yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden
Delikanlı kızın hayır demesiyle içindeki sevginin bitmesini istedi, bitmese bile körelmesini, ama biliyordu o sevgi hiç bitmeyecekti. Kız son olarak “bir daha aramazsan, işyerinde de iş dışında yanıma gelmezsen iyi olur…” dedi. Delikanlının içinde saf sevgisi olmasa kızın yanına gider, mesaj çeker ısrarcı olurdu belki ama sevgisi buna izin vermeyecekti biliyordu. “Sevgi sevdiği için bir şeyler yapmaktı” oda içinden “nasıl istersen öyle olacak aşkım, yeter ki sen mutlu ol” dedi. İşyerine döndüler.. Delikanlının içine ılık bir şey akıyor, her akışında dayanılmaz bir acı veriyordu, çok garip kıza duyduğu sevgi acı verirken bile delikanlıyı mutlu ediyordu. İş çıkışı delikanlı içindeki ateşin sönmesi umuduyla yağmurda saatlerce dolaştı, ne yaparsa yapsın boştu kız bir saniye aklından gitmiyordu. Aradan iki gün geçti delikanlı sözünü tuttu, hiç gitmedi aramadı kızı ama hala içinde bir umut vardı.
Delikanlı gürültülü yaşamı sevmiyordu, telefonunu bile hep sessizde tutardı ilk gün belki yüz kere baktı telefonuna mesaj gelmiş mi diye ama yoktu ikinci gün aynı şekilde… Üçüncü gün beklediği mesaj geldi. Aslında mesajda hiçbir şey yazmıyordu kız sadece delikanlıyı merak ederek “nasılsın” diye yazmıştı. Birkaç gün mesajlaştılar, daha sonra kız “son buluşmamız olacak” diyerek tekrar buluşmaya razı oldu. Buluştular küçük bir kafeye gittiler. Kız “olmaz dedi yine bu şekilde olamaz.” Aslında zor bir durumdu delikanlıda hak veriyordu kıza eşinden ayrılacaktı evet ama sonrası… Kız ailesine kabul ettirebilecek miydi onu? Ne kadar hak verse de çok seviyor, kalbine söz geçiremiyordu… Bu yaşa kadar hiç tatmadığı; acı verirken, mutlu eden yaşamadığı: belki de bir daha hiç yaşamayacağı; büyük bir sevgiydi onunki. Kızla konuşurken çok sevdiği o şiir aklına geldi eskiden severek okuduğu, şimdi ise tüm benliği ile hissettiği:
Bir sevdaya tutuşalım seninle
Yeryüzünde bir benzeri olmasın
Varsın şarkılar, türküler yakılmamış,
Fallar tutulmamış,
Hiçbir söz söylenmemiş olsun üstüne…
Haydi gel
Böyle bir sevdaya tutuşalım seninle…
Varsın eller duymasın,
Sevgimiz yüreklerimizde saklı kalsa ne olur?
Dillere düşmek değil önemli olan,
Sevmek, sevilmek…
Kız iş ile ilgili bir şeyler anlatıyordu, delikanlı da hayran hayran onu seyrediyor bir an ne olduğunu anlayamadı kızın eli elindeydi, duygularına hakim olamamış kızın elini tutmuştu. Kız şaşırdı, ama çekmedi elini… Belki içinde onunda bir şeyler olduğundan, belki de şaşkınlıktan… Delikanlının ömründeki en güzel bir saat kızın elini tuttuğu o saatti o an tuttuğu eli bir ömür bırakmamak istedi.
Ayrıldılar… Delikanlı eve gitti yine aynı şarkı çalıyordu:
Yaktığın sönmedi daha
Kimseyi sevemiyorum
Beni sana kattığın
Belli değil mi
Sebebi bilemiyorum
Aklımda bir tek sen varsın
Ben senden istediğimi
Kimseye diyemiyorum
Yormadan sormadan
Seveceğim seni
SADEM
Hiç durmadan yorulmadan
Seni bekleyeceğim…
Delikanlı artık biliyordu, kızında da içinde ona karşı bir şeyler vardı belki onun sevgisi ormandı kızınki yaprak ama o yaprak bile delikanlıyı mutlu ediyordu. O gece kızı son defa aradı o güne kadar hep sınırlıyordu kendini bu sefer içinden nasıl geliyorsa öyle konuştu doyasıya canım dedi, aşkım, bitanem… Telefonu kapatırken “aşkım sen öyle istediğin için artık yanına gelmeyecek, telefon etmeyecek mesaj çekmeyeceğim ama şunu bil ki ömrümün sonuna kadar seni hep seveceğim” dedi.
Delikanlı kıza verdiği sözleri tuttu kız onun en büyük aşkıydı, son aşkı oldu.

Son