30 Mayıs 2010

Hayaller Yıkılırsa...

“Hayaller Gerçek Olursa” adlı öykümün devamıdır.
http://ictengelen.blogspot.com/2010/05/hayaller-gercek-olursa.html
Hayaller yıkılırsa...
Çiğdem çok düşündü o gün. Sabaha kadar uyuyamadı., en sonunda vicdanına yenik düştü. Sabah Ali’yi aradı içindekileri anlattı, ayrıldılar. Büyük bir rahatlama hissetmişti hiç bu kadar kolay olacağını düşünmemişti.
Ali yine Çiğdem’i düşünürken telefon çaldı, Çiğdem’in ilk kelimesinden sonra anlamıştı durumu. İlk kelimeden sonra hiçbir şey duymadı, kalbi dayanılmaz bir acıyla kapladı sabırla Çiğdem’in sözlerini bitirmesini bekledi, diyecek çok şey vardı ama sadece hoşça kal diyebildi. Ağlamak istedi ama o senin bir damla gözyaşına değmez dedi kendi kendine hiç ağlamadı o günden sonra. Ali bir daha hiç sevmedi, aşka küstü kalbi. Sızlasa da arada kalbi müzikle huzur buldu ruhu…
Hayatında bana bir yer varsa çoktan vazgeçtim
Ama bir gün kapıma gelirsen inan doğruyu seçtin
Ne kadar da kolaymış oysa bana sen yol gösterdin
Acısıyla tatlısıyla bir rüyadan uyanıverdim
Yokmuş ya senin kimselere ihtiyacın
Ben olsaydım keşke kalbinde son kiracın
Bu dünyada benimde var dikili ağacım
Bil ki annem bir tek duacım

SON

29 Mayıs 2010

Hayaller Gerçek Olursa...

Bu öykü “Aşk yasak Hayallerde mi?” başlıklı yazımın devamıdır… http://ictengelen.blogspot.com/2010/05/ask-yasak-hayallerde-mi.html
Ali Evliydi. Hayatının anlamı dünya tatlısı bir kızı vardı...Ama hayatında ne olduğunu bulamadığı bir eksiklik vardı, arada sebepsiz kendini kötü hissederdi karamsarlık kaplardı her yanını. Hiç değişmeyen bir hayatı vardı sabah sekiz işbaşı akşam beş dönüş, yemek, biraz televizyon ve uyku… Her evde olan kavgalar onun evinde de oluyor ancak ne olursa olsun eşini seviyordu.
Çiğdem üniversiteyi yeni bitirmişti, işe başlayacaktı artık. Daha üniversiteyi okurken severek evlenmişti. Artık çektiği tüm dertler bitmiş, yeni işiyle yeni bir hayata girecek ekonomik özgürlüğünü kazanacaktı. Çok ama çok mutluydu içi içine sığmıyordu.
Bir gün çalıştığı yere bir kız başladı Ali’nin adı Çiğdem’di. Onu ilk gördüğünde ılık bir şey akmıştı içine, “olabilir” dedi güzel hoş bir kızdı beğenmedir diyerek önemsemedi. Bir süre merhabadan başka hiç sohbetleri olmadı. Ali işini yapıyor, eve aynı vakitte gidiyor hep aynı vakitte uyuyordu. O günlerde Ali girdiği sınavı kazanmış işinde yükselme fırsatı bulmuştu, ama başka kurumları tercih etmek zorundaydı. Tercih yaparken karşıdaki personel panosunda takıldı birden gözü, Çiğdem’in resmini gördü birden sebebini bilmediği bir sızlama hissetti içinde, ne garipti sadece selam verdiği bir kıza karşı bu sızı… Tercihlerini yaptı sonuçlar açıklandı, olmamıştı. Normalde çok üzüleceği haberi duyunca garip bir rahatlama hissetti, hiç bilmediği bir mutluluk ile doldu. Sonraki günlerde Çiğdem’le muhabbetleri uzamaya başladı konuştukça onu daha yakından tanımaya başladı ve tanıdıkça da yakınlaşmaya. İlk günler kendini dizginledi, uzak durmaya çalıştı gelip geçicidir dedi sonra çekim daha da güçlendi yerçekimi gibi istese de karşı koyamayacağı bir çekim ne kadar yasak o dese de kalbi söz dinlemiyordu artık.
Çiğdem sıcakkanlı bir kızdı ilk günleri çok güzel geçti herkes ona yardımcı oluyordu. İlk maaşını almış çok mutlu olmuştu, kısa sürede herkese kendini sevdirdi. İleriki günlerde işyerinden birkaç kişi ile daha samimi olmuştu. Bunlardan biride Ali idi. Onunla sohbet etmek hoşuna gidiyordu ama Ali’de garip bir şey vardı kadındı o hissediyordu Ali ona işyerindeki diğer erkeklerden farklı bir gözle bakıyordu ondan uzaklaşması gerekiyordu biliyordu ama…
Ali içindekileri daha fazla tutamayacağını hissetti boğuyordu içindekiler. Çiğdem’e açılmaya karar verdi ümitsizdi aslında seven gözler değildi ona bakan gözler ama sevgisini de tutamıyordu, acı veriyordu sevgisi artık. Kimseyle paylaşamazdı biliyordu tek çaresi Çiğdem’le konuşmaktı. Çok düşündü, çekiniyordu aslında kariyeri vardı, herkes geleceğinin parlak olduğunu söylüyordu, sevdiği bir eşi, çocuğu vardı her şey yok olabilirdi. Ama aşk söz dinlemiyordu ne olursa olsun konuşacağım dedi. Önce işyerinde konuşmayı denedi ama işyeri çok kalabalıktı devamlı birileri geliyor, gidiyordu. Birkaç cümle konuştular birkaç cümleden bile Çiğdem’in her şeyin farkında olduğunu anladı. Çiğdem’in işi bitmişti Ali’de patronundan birkaç saat izin isteyerek çıktı dışarıda buluştular. Bir kafeye oturdular, Ali nereden başlayacağını bilemiyordu, birkaç kere başlamak istedi ama içindekileri anlatacak kelime bulamıyordu, Ali her zaman içinden geldiği gibi yaşıyordu sadece o anı yaşayarak, belki yanlıştı, belki de hatalar yapmasına sebep oluyordu ama….Ansızın kızın elini tuttu kız şaşırdı oda bunu beklemiyordu, ne elini çekti ne de bir şey söyleyebildi öyle kaldı eli Ali’nin elinin altında. Ali bir anda rahatladı ve konuşmaya başladı içindeki duyguları anlatmaya yetecek kelime olmasa da anlattı… Anlattıkça kızda anladı delikanlının samimiyetini, masum sevgisini elleri artık tamamen kenetlenmişti. Ali Çiğdem’e doya doya baktı, onu defalarca öptü öyle mutluydu ki kendini bir an rüyada sandı ve biri gelip onu uyandıracak diye korktu.
Çiğdem’in kocaman bir kalbi vardı hayatında hep kendinden başkalarını düşünmüştü. Ali elini tuttuğunda eşini düşündü çekmek istedi ama çekemedi Ali’nin sevgisi bir dağ halini almıştı görüyordu ama onunda içinde bir şeyler oluşmaya başlamıştı. Yoksa elini tutmasına, yanağından öpmesine izin verir miydi? Elini çekemedi eşinden sonra ilk defa birinin ona dokunması hoşuna gidiyordu. Kendine bile ifade etmekten korkuyordu ama hoşlanıyordu… Her şey öyle çabuk gelişmişti kikafası çok karışmıştı Ali’ye güveniyordu ama yinede düşünüyordu ya bir gün eşim öğrenirse, her yanını vicdan azabı kapladı ve Ali’ye dönerek “bu ilk ve sondu dedi bir daha olmayacak başka bir yerde başka bir zamanda keşke seni tanısaydım” diyebildi…
Birkaç saat için geldikleri kafede 3-4 saat beraber oturdular zamanın nasıl geçtiğinin ikisi de farkında değildi. Ali uzaktan çok güçlü gözüken Çiğdem’in aslında bir kelebek kadar kırılgan olduğunu anladı, onu tanıdıkça daha çok seviyor ona daha çok bağlanıyordu. O da en son “Seni hep seveceğim ve istediğin her an yanında olacağım diyebildi” ayrılarak evlerine gittiler. O gün Ali’nin hayatındaki en mutlu günüydü o gece hiç uyumadı sabaha kadar müzik dinledi şarkılar başka bir güzel geliyordu, garip bir his vardı içinde Çiğdem kabul etmemişti ama o kadar mutluydu ki ağlamak istiyordu, sevmek ne kadar güzel bir şeydi…
Birbirlerini en iyi onlar anlardı ikisi de evliydi çünkü biri bekar olsa farklı düşünceler farklı amaçlar olabilirdi ama onların tek amacı mutlu olmaktı biliyorlardı yanlıştı bu yasak aşk ama kalpleri...
Devam Edecek…

20 Mayıs 2010

Aşk Yasak, Hayallerde mi?

Sizinki hiç olmayacak bir hayal, ikiniz içinde yasak bir sevgi ama hayallerde mi yasak?
Sevgiliniz varsa, sözlüyseniz, nişanlıysanız ya da evliyseniz kalbinizi kapatır, “aradığımı buldum, çok seviyorum ve bana başkası haram” dersiniz. Bir gün, iki gün aylar hatta yıllar geçer kalbiniz mühürlenmiştir artık. Kalbiniz kaysa da bazen kontrol sizdedir hep doğruyu bulursunuz. Her şey monotonlaştığında, hayattan beklentilerinizin azaldığı, mutluyum sanarak yaşadığınız günlerde sokakta, bindiğiniz bir otobüste yada işyerinizde biriyle tanışırsınız. Başta normaldir her şey… Sonra onun adının geçtiği yerlerde ne iş yapıyorsanız yapın kafanız kalkmaya başlar refleks gibi istem dışı bir anda. Her geçen gün sohbetleriniz uzar, ne güzel arkadaş olmuşunuzdur artık! Sonra onu görmediğiniz günler güzel geçmemeye başlar yavaş yavaş arkadaşım diyerek sadece kendiniz kandırdığınızı anlarsınız. Siz kalbinize ne kadar yasak bir aşk olmaz deseniz de, hep sözünüzü dinleyen kalbiniz artık söz dinlemez. Her şarkıda onu bulursunuz:
Küçücük bir bakışın,
Çözer beni kolayca,
Kenetlenmiş parmaklar gibi ,
Sımsıkı kapanmış olsam…”
Evet artık küçücük bir bakışı bile çözüyordur sizi… Aşk yasaktır size hayaller demi yasak… Hayaller kurarsınız masumca “Müzik çalıyordur siz el ele diz dize oturmuşunuzdur herkes sevgisiniz; değişik biçimde gösterir ya siz öperek gösterirsiniz; onu öper öper öpersiniz…Hayali bile öyle güzeldir ki. Bir süre böyle gider bir gün onu yanlış mı anlıyorum düşüncesi başlar. Onun için sıradan birisinizdir belki de… Düşünce beyninizi kemirir hayalleriniz bile yok olmuştur artık, onu unutmaya çalışırsınız. Bir süre mümkün olduğunca görüşmezsiniz ama kalbiniz söz dinlemez, bir şekilde bir araya gelirsiniz yine… Hiç ummadığınız bir anda sohbet derinleşir birden o olmasaydı dersiniz… (?) Bir anda dünyanın en mutlu insanı olursunuz aslında sizi sevdiğini filan söylememiştir sadece o olmasaydı… demiştir. Sizin sevginiz dağdır onunki bir ağaç belki ama o ağacın orada olduğunu bilmek sizin için o kadar değerlidir ki.. Artık onu göremeseniz de kalbinizin birlikte, ona dokunamazsanız da sizin olduğunuzu biliyorsunuz, seviyorum diyemezseniz de kalbinizin sıcaklığı onu kilometrelerce öteden yakıyor.
Sizinki hiç olmayacak bir hayal, ikiniz içinde yasak bir sevgi ama hayallerde mi yasak?
Hayali bile güzel deyip yine aynı şarkıyı dinlersiniz:
Bak yıldızlar altında gözlerimin içine
Duy rüzgarların bize anlattığı bir şey var
Bir fısıltı gibi bazen o en büyük çığlıklar
Bilmezler mi gelir geçer en büyük fırtınalar
Biz aşkı meleklerden çaldık
Birbirimize sımsıkı bağlandık...