28 Haziran 2010

Ömürden Bir Zerre ki Ömre Bedel

Günlerden pazardı, delikanlının en sevdiği gün…
Çok sevdiği bir arkadaşı vardı, her pazar onunla buluşup değişik yerleri gezmeyi severdi. O günde arkadaşının teklifiyle hiç gitmedikler bir semte gittiler, bol bol gezdiler, yorulunca ilk buldukları kafeye girip, çay içip sohbet ederek yorgunluk atıyorlardı Bir süre sonra yanlarındaki masaya iki kız oturdu… İlk başta kızları fark etmediler ama kızın biri o kadar çok konuşuyordu ki sonunda delikanlının gözüne takıldı, delikanlı çok konuşan kızları sevmezdi ama bu kadar ne konuşuyorlar diye merak edip kulak kabarttı biri sevgilisinden ayrılmış diğeri de onu teselli etmeye çalışıyordu. Erkekler dinlerken sohbet etmeyerek sessizleştikleri için kızlarda onları fark etti. Delikanlı ile kız bir an göz göze geldi. Delikanlı, hareketleri veya bakışları ile kızları rahatsız eden erkekleri hep kınamıştı kafasını çevirmek istedi ama kızın öyle güzel gözleri vardı ki öyle kalakaldı, kızda çekememişti gözlerini… Delikanlı ilk görüşte aşka inanmazdı “aşk fedakarlıktır, zaman gerektirir” derdi. Ama bu sefer önceden hiç hissetmediği bir duygu doğmuştu içinde. Delikanlının içi mutlulukla doldu arkadaşı da anlamıştı karşılıklı bir elektiriklenmenin olduğunu, “onlar kalkınca bizde kalkalım konuş dedi” Dedikleri gibide yaptılar… Dışarıda delikanlı gidip gitmemek konusunda bir an tereddüt etti eli ayağı titriyordu kalbi hızla çarpıyordu… Ama gitti konuştular ve delikanlı konuşunca daha da çok etkilendi kızdan sabahleyin aynı kafenin önünde buluşmak üzere sözleşip ayrıldılar. Delikanlı ümitli değildi aslında, “beni başından savmak için yaptı sabah gelmeyecek, beni sabah 09:00 da oraya dikecek belki de uzaktan gülecek arkadaşlarıyla” dedi.
Kızı hiç tanımıyordu…
“Yinede onunla öyle bakışmak, kısada olsa konuşmakta güzeldi” dedi.
Delikanlı sabah erkenden kalktı ümitsizdi ama yinede duşunu aldı, saçlarını taradı kokular süründü ve tam dokuzda buluşacakları kafenin önüne geldi. Beş dakika geçip geçmedi biri arkasından gözlerini kapadı “Bil bakalım ben kimim” delikanlı döndü oydu gelmişti…
“Gelmeyeceğimi düşünüyordun değil mi?” dedi kız.
“Evet öyle sanıyordum beni çok mutlu ettin” dedi delikanlı.
Kız ile delikanlı sohbet etmeye başladılar. Delikanlı dün eleştirdiği çok konuşuyor dediği kızın aslında her kelimesini özenle seçtiğini ve dolu dolu konuştuğunu gördü. İlk defa çok konuşan bir kızdan hoşlanmıştır…
Öğleye doğru karınları acıktı, delikanlı karşılarına çıkan ilk yere girmeyi teklif etti
Kız:“ Hayır dedi orası çok pahalı”
Delikanlı öyle kalakaldı bu devirde böyle bir kız dedi kendi kendine… Oranın pahalı olup olmaması hiç umrunda değildi aslında delikanlının, hayatının hiçbir döneminde paraya önem vermemişti, paradan değerli o kadar çok şey vardı ki ısrar etti girelim dedi ama kızı razı edemedi içi bir garip oldu, duygulandı ona karşı acayip bir yakınlık hissetti bir anda. Bir süre daha yürüdüler kız onu bildiği bir pastaneye götürdü, açlık hisleri bir anda yok olmuştu bir şeyler yemeye çalıştılar… Daha sonra dışarıya çıktılar. Dışarısı soğuktu kar atıştırmaya başlamıştı kız üşüdü, delikanlı ceketini vermeyi teklif etti ama kız kabul etmedi
“ Sen üşürsün o zaman” dedi.
Delikanlı ne yaptıysa giydiremedi ceketini kıza… İlk buluşmalarıydı, kız yanlış anlayabildi ama en sonunda üşümesine dayanamadı elini omzuna atıp sarıldı kıza o an beklemediği bir şey oldu kızda sarıldı delikanlıya, masumca bebek gibi… İkisi de o andan sonra soğuğu hiç hissetmediler akşama kadar hiç ayrılmadı kolları akşamüstü ayrılmadan bir kafeye oturdular el ele tutuştular, doyasıya birbirlerinin gözlerine baktılar, defalarca birbirlerini öpüp, sarıldılar… Kız radyoda ilk çıkan şarkı bizim şarkımız olsun dedi:
Seni gördüm göreli
Şaşırdım, dolaşırım bir başıma
Seni bildim bileli
Kaçırdım şu aklı başımdan
Elleri ellerime
Gözleri gözlerime
Saçları saçlarıma
Karışan bir sen olsan
Gece oldu ayrılma vakti gelmişti vakit nasıl geçti anlamadılar. Her şey o kadar güzeldi ki böyle kalsın istediler, birbirlerinden ne telefon numarası istediler ne adres… Sadece sarıldılar birbirlerine dakikalarca… Kız otobüsüne bindi, koltuğuna oturdu delikanlıya masumca bir öpücük gönderdi tüm tatlılığıyla… İkisi de evlerine gittiler uyudular hemen, birbirlerini rüyalarında görmek umuduyla… Sabah kalktıklarında yaşadıklarının gerçek mi rüya mı olduğunu anlayamadılar… O günden sonra delikanlı birçok kız tanıdı her kızda onun güzelliğini, onun dokunmalarını, onun dudağının tadını aradı ama hiç bulamadı ve bir süre sonra aramaktan da vazgeçti… Kızınsa ilk aşkıydı delikanlı, ilkti ama bir daha böyle bir şey yaşayamayacağını biliyordu ve ömrü boyunca delikanlı ilk ve tek aşkı olarak kaldı.

18 Haziran 2010

Ayrılık Sonrası...

Büyük aşk bitti, ayrıldınız. Terk ettiniz ya da terk edildiniz. Ya anlaşamadınız ya da severek ayrıldınız. Nasıl biterse bitsin bir sızı var kalbinizde ne yapsanız, nereye gitseniz hep sizinle… İçinizdeki sızı bazen esir alıyor ağlıyor ağlıyorsunuz bazen de ağlamamak için zor tutuyorsunuz…Dilinizde hep aynı şarkı:
Sanki gönlüm boş yere yanmış külleri savrulmuş
Bıraktığın acılar öyle böyle değil çifte kavrulmuş…
İster “arkadaş kalacağız” deyip ayrılın ister düşmanca “bir daha asla seni görmek istemiyorum” diyerek… Sonuçta ona duyacağınız kin veya öfke geçici olacak ve sevgi kazanacak yine o acıyı duyacaksınız. Siz aynı şarkıyı dinlemeye devam edin:
Gönül ağlar belki karalar bağlar bundan kime ne
Dengeyi yine kendisi sağlar bakar olana bitene…
Evet gönül ağlasın, karalarda bağlasın ama kimse bilmesin o bile… Acılar paylaşıldıkça azalır derler hiç tavsiye etmem size gereken bir mp3 ve zaman… Ben bunların dışında bir şey denemiştim gençken:
Üniversitedeyim çok hoşlandığım bir kız vardı, devamlı peşindeyim gündüz kantindeyim akşam gittiği cafe de… Kız fark ediyor biliyorum ama ne olumlu olumsuz bir tutum içinde kız birinci sınıf bense üçüncü sınıf ortak arkadaşımızda yok en sonunda konuşmadan vazgeçtim kızdan… Kantinde oturuyoruz arkadaşlarla moralim bozuk o ara etrafıma da bakmıyor, çayımla savaşıyorum…Arkadaş karşıdaki kız sana bakıyor demesiyle kafamı kaldırdım karşımda renkli gözlü incecik dünya güzeli bir kız ilk başta dalga geçiyorlar dedim önemsemedim…Birkaç gün sonra aynı kızı yine arkadaşlar fark etti “bu kızın devamlı gözü sende hoşlandı herhalde” dediler. O gün ilk defa alıcı gözüyle baktım kıza gerçektende bakıyordu… Kafam karışıktı o ara kendimi yeni bir ilişkiye hazır hissetmiyordum birkaç hafta böyle gitti. Arkadaşım ortak arkadaşlar vasıtasıyla kızın sınıfını, adını öğrenmişler hatta geçmişini bile… Kız ikinci öğretimdi adı Nergis’ti. Nergis’in dersler akşamleyindi gündüzleri sadece benim için geliyordu. Ben gündüz derse girip çıkıyor, kız hep orada bekliyordu… Ama benim kız hakkında olumsuz birkaç cümlede duymuştum: Benden önce birçok kişi ile çıkmış, tek başına evde kalıyormuş ve de çapkınmış… Ben çapkın kelimesini bir bayana yakıştıramadığım için kızdan uzak durmaya karar verdim. Çok güzeldi gerçekten her şeyi ile ama üzülmek istemiyordum artık, hayat güzelliğin mutluluk getirmediğini öğretmişti bana… Kantine gitmekten vazgeçtim onu nerde görsem kaçıyordum kız anladı tabi bir süre sonra oda gündüzleri gelmekten vazgeçti. Gelmeyince bir boşluk hissettim hiç konuşmamıştık ama ona alıştığımı anladım bakışlarını, o güzel gülümsemesin özlemiştim. İki gün görmeden dayanabildim sonucu ne olursa olsun konuşacağım dedim. Bu sefer ben onun dersi varken geceleyin kantine gittim oradaydı beni görünce güldü gülmek bir kıza bu kadar yakışabilirdi… Birkaç ders yaptılar kantinde bu sefer ben bekledim dersleri bitti çıktı bende peşinden tabi konuştuk adımı, sınıfımı biliyordu erkeklik gururum okşandı, o kadar güzel bir kız tarafından beğenilmek araştırılmak çok güzel bir şeydi. Günler günleri kovaladı… Her şeyi unutuyordum onunlayken sadece neşe ve mutluluk… Bir süre sonra beraber kalmaya başladık 1 ay hiçbir şey görmedi gözüm ondan başka 24 saatimiz beraber geçiyordu hiç ayrılmıyorduk. Bana onunla ilgili çapkın olduğunu çevresinin çok olduğunu ilişkilerin uzun sürmediğini söylenmişti. Bir ay hep hata yapmasını bekledim eski sevgililerin onu arayacağını benimleyken başkalarına bakacağını gibi sabit düşünceler oluşturmuşlardı bende hiçbiri olmadı. Onunla sevginin gücünü anladım çok sevmiştik birbirimizi hiç anlattıkları gibi bir kız değildi, ne telefonu çaldı ne de kafasını ben yanındayken kaldırdı… O günleri düşündükçe hala duygulanırım nerdeyse hiçbir erkekle konuşmayan ve nereye gitsek sadece önüne bakan, benden başka kimseyi görmeyen bir kız… Bir süre sonra artık evlilikten konuşmaya başlamıştık ki eski sevgisinin amansız bir hastalığa yakalandığını öğrendi çocuk onu çok seviyordu ve yanında olmasını istiyordu onun kocaman bir yüreği vardı dayanamadı onun yanında olmalıyım dedi onu bu dönem yalnız bırakamam, “gidersen ben bir daha olmam hayatında dedim hiçbir şey eskisi gibi olmayacak biliyorsun”. Gitti yüreğimi de yanına alıp gitti…. Dünya başıma yıkıldı vicdanı sevgisini yenmişti,ayrıldık.O günden sonra hiç konuşmadık onu her gördüğümde nefes almakta zorlandım, yüzüm rengini kaybetti…
1 ay gözüm hiçbir şey görmedi sonra arkadaşlarımın yardımıyla hayat döndüm “çivi çiviyi söker, yeni bir aşk her şeyi unutturur sana her şeyi” Acılarım o kadar büyüktü ki denemeye karar verdim karşıma çıkan ilk kızla çıkmaya başladım ne onun kadar güzeldi ne tipimdi… Kararlıydım artık kimseye bağlanmayacaktım bir süre onunla olacak her şeyi unutacaktım ne bağlanmak nede bağlanılmak istiyordum, çıkıyorduk ama arada hep bir mesafe vardı… Zaman geçti ve önce Nergis’i artık gördüğümde kalbimin eskisi gibi hızla çarpmadığını fark ettim ve yeni sevgilimle aramıza koyduğum mesafenin kendiliğinden yok olduğunu… Artık elini tutmaktan ve onu öpmekten hoşlandığımı fark ettim zorumluluktan çıkmıştı artık bunları yapmak oda bendeki değişikliği fark etmiş bağlanmıştı, her şey o kadar güzeldiki çivi çiviyi sökmüştü…
Konumuza dönersek her zaman çivi çiviyi sökmez iyi düşünmek gerekir, düşünmeli ve ruhumuz nasıl huzur bulacaksa o şekilde hareket etmeliyiz. Şimdi olsa kendime daha fazla vakit ayırıp onu unutmadan yeni bir ilişkiye başlamazdım, kızgınlıkla ya da anlık duygularla hareket edip daha büyük üzüntülere sebep olabiliriz… Tabi benim gibi olumlu da sonuçlanabilir aşkta mantık olmaz ama hızlı hareket etmeden düşenerek yapacaklarımıza karar vermeli kararımızdan emin olduktan sonra eyleme geçmeliyiz.

14 Haziran 2010

Varken Yok Olun...

Seni sevdim,
Seni birdenbire değil
Usul usul sevdim.
“Uyandım bir sabah” gibi değil, öyle değil
Nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara…
SENİ SEVDİM.
ARTIK TEK MÜMKÜNÜM SENSİN.
Gülten AKIN
Aşk ne zaman ve nasıl geleceği bilinmeyen en güzel duygu…
Aşk hiç ummadığınız bir anda buldu sizi, birkaç ay karın ağrısı ve sonunda içinizdeki sevgi dayanılmaz hale geldi ve konuşmak istediğinizi söyleyip içinizdeki her şeyi anlattınız ve son cümlenizin sonunda elini tutarak masumca bir öpücük kondurdunuz yanağına…Hayatında başka biri var ama sizi de üzmek istemiyor.“Ona bunu yapamam keşke başka zaman, başka bir yerde tanışmış olsaydık” diyor kibarca “hayır” yani. El ele diz dizesiniz, o kadar mutlusunuz ki “hayır” ’ı anlamıyorsunuz ya da anlamak istemiyorsunuz, aklınızda Cahit Sıtkı TARANCI’nın dizeleri
Desem ki sen benim için
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin…
Aynı yerde çalışıyorsunuz, siz devamlı onu takiptesiniz. Israrlarınıza dayanamıyor ve bir gün oda size daha yakın olmaya karar veriyor belki yüzünüz, belki kariyeriniz belki de bir şeyler hissetmeye başladığı için kim bilir… Dışarıda buluşuyorsunuz birkaç kez, artık el ele diz dizesiniz ve bir gün dudaklarınızda buluşuyor ve daha ilerisi… Öyle mutlusunuz ki rüyada gibisiniz, o an ölseniz yüzünüzdeki o mutluluk sonsuza kadar sürecek. Ona şiirler okuyorsunuz:
Korkma sevgimden,
Yakmaz seni.
Bırak duygularını
Bana doğru.
Yaşa mutluluğu yıllarca
Düşünme geleceği kaygıyla,
Sen aldırma başkalarına
Kıskanır sevgimizi.
M.Naci ÜNVER
Aşk hiç ummadığınız bir anda geldi ve yine hiç ummadığınız bir anda bir telefonla bitiyor“Yapamıyorum, ona bunu yapamam vicdanım izin vermiyor.” diyor. Dünya durur o an, içinize öyle bir acı ile dolar ki, ağlamak rahatlamak istersiniz ağlayamazsınız, kıpırdamak bile zor gelir size, öyle kalırsınız. Alışmalısınız o acı içinize girmiş ve hiç çıkmayacaktır artık. İşte birkaç gün onu görmemezlikten gelirsiniz, onu üzmek istersiniz ama siz daha çok üzülürsünüz. Sonra arkadaşça yaklaşmayı denersiniz ama ona dayanamazsınız onu gördüğünüzde sarılmak ve binlerce kez seni seviyorum deyip sarılmak… Çok sevmişinizdir, kalbini, yüzünü, yürüyüşünü, size “gıcık” demesini bile…. Bu duygular “hayır”’ı anlamanızı daha da güçleştirir siz hala onun yanındasınızdır. Bir gün yine yalnız kalırsınız elini tutarsınız sevgiyle o ise dostça, siz aşkla yanağından öpersiniz o ise masumca der, sonra dudaklarınız onun dudaklarını ister bir anda kollarınızdan kayar izin vermez hayat sona ermiştir sanki o an en sonunda ”HAYIR” ı anladınız. Ona haksızlık yapmayın hiç sevmediğini söylemeyin sakın, sevmiştir o da mutlaka ama sizin gibi değil, sizin onun için yapmayacağınız hiçbir şey yokken, her şeyi göze almışken o ise... Suçlu aramayın belki tipiniz belki hareketleriniz belki sevginiz… hoşuna gitmemiştir işte… Artık” yeter” demektedir, buraya kadar. Nazım HİKMET ne güzel söylemiştir:
Seversin dünyayı doludizgin
Ama o bunun farkında değildir
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Sana doğrunun “beraber olmamak” olduğunu söyleyen ona iki dizen vardır:
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta Sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Hayır’ı anladınız artık, adamlığın kitabını yazmadınız belki ama okudunuz o kitabı… Yapmanız gereken ÇEKİP GİTMEK… Bitip tükenmek bilmeyen dışarıda buluşma, yalnız kalma isteğini bırakın artık. Arkadaşlığınızı bozmamalı, hiçbir tepkiniz olmamalı ona karşı dedik ya suçlu yok bu aşkta. Yaşadığınız her şeyi unutun, kimse bilmedi zaten kimsede bilmesin ölene kadar… Arayın onu yine arada ama arkadaşça… Seviyorsanız gerçekten onu “adam gibi” rahatsız edecek en küçük şey yapmamanız gerekiyor artık… Kendinizi de bırakmayın mesela her gün saçınızı tarıyorsanız yine tarayın, yüzünüz hep gülsün hala sizin gülüşünüzle mutlu olanlar vardır mutlaka. Tabi ki canınız yanacak bazen, kalbiniz sızlayacak ama kimseyi üzmeye hakkınız yok üzüntülerinizi yalnızken yaşamalısınız. Ve en sonunda ona tüm kalbinizle mutluluklar dileyerek, varken yok olun artık…