Güven…
Ya çok abartırız: “Arkadaşlarımdan nefret ediyorum, ailemi sevmiyorum hayatta güvenebileceğim bir kişi bile yok…”
Ya da çok tozpembe bakarız: “Harika bir çevrem var, ailem her istediğimi gerçekleştiriyor herkesi seviyorum ve çevremdeki herkese güveniyorum…”
Ne abartacağım ne de tozpembe sunacağım güveni…
Her çocuk dünyaya güven duygusuyla dünyaya gelir eksi yada artı yönde gitmesi ailesine bağlıdır. Önce anneye güvenmek ister tutunur ona büyüdükçe babaya sonra arkadaşlara ve en sonda eşine… Aslında hepimiz sonsuz bir güvenle doğarız herkese karşı sonra güvenimiz boşa çıktıkça sorgulamaya başlarız sorguladıkça güven duygumuz zayıflar ve bazen yok olur.
Önce annemize güveniriz sözler verir çok basit gözükür aslında “bakkala gidersen gelince sana para vereceğim” gibi sonsuz bir güven vardır gideriz… Sonra babaya güvenmek isteriz “karnende hepsi beş olursa sana bisiklet alacağım” çalışırız… Çok basit gibi gözükse de küçük şeyler daha küçüklüğümüzden oluşturur güven ya da güvensizliği… Bu dönemde güven pek sorgulanmaz çünkü anne babanın canıdır çocukları tutarlar sözlerini…
Sonra arkadaşlar; başta ailemiz gibi güvenmek isteriz onlara da ne yazık ki yanlışlıklar yapılır karşılıklı… Kardeşim dediğiniz, her yerde övdüğünüz arkadaşınız bir gün bir kıza bıraktırır size kardeşliğiniz. Kızın yanında yerden yere vurur sizi sesinizi çıkarmazsınız o sizin kardeşiniz kadar sevdiğiniz arkadaşınızdır öyle yapıyorsa vardır bir bildiği… Başka bir gün maddi olarak sıkışırsınız acil olarak borç paraya ihtiyacınız vardır, parayı da kısa zamanda da ödeyeceksinizdir. Gidersiniz zengin arkadaşınıza durumu anlatır kısa sürede ödemek koşuluyla borç istersiniz ve uzun bir hikaye dinlersiniz işlerinin son zamanda çok kötü olduğu ile başlayan, biliyorsunuzdur vardır ama…“Lanet olsun ” deyip gitmek istersiniz ama arkadaşınızdır o “canın sağ olsun” diyebilirsiniz sadece…
Bir gün evlenirsiniz güzeldir her şey cicim aylarında… Sonra kavgalar başlar karşılıklı hatalar ama bir süre sonra oturur her şey yada siz oturduğunu sanarsınız … Sizde düzelmiştir her şey çevrenize, ailenize karşı korursunuz onu onunda sevilmesini istersiniz översiniz tek isteğiniz mutlu olmak… Onu da kendiniz gibi bilirsiniz yaşadığınız onca şeye rağmen inatla ona güvenmek istersiniz… Bir gün işten erken çıkarsınız uçarak eve gelirsiniz özlemişinizdir eşinizi onu görmek, ona sarılmak istersiniz, sürpriz yapmak… Zili çalmak yerine anahtarınızla açarsınız kapıyı yavaşça içeri girersiniz annesiyle konuşuyordur istemeseniz de kulak misafiri olursunuz bir tarafta anne dediğiniz, annenizden ayırmadığınız kayınvalideniz bir tarafta eşiniz. Sizi konuşuyorlardır şaşırırsınız üzülürsünüz ve son kelimeleri duyarak “ölse de kurtulsak” yıkılırsınız… Girdiğiniz gibi sessizce çıkarsınız içinizde kocaman bir cisim tanımlayamadığınız boğazınıza takılır kalbinizi ağrıtır ağlayınca geçer sanırsınız geçmez… Başka günler başka şeyler hiçbir şey eskisi gibi değildir artık asla da olamayacaktır… Her çocuk güven duygusuyla dünyaya gelir sonsuz güvenir herkese, her şeye ne yazık ki zamanla zayıflar bazen de yok olur. Pembe gözlüklerimiz keşke hep gözümüzde kalsa keşke hayatımızın bir döneminde sorgulamaya başlamasak keşke hiç güvenimiz boşa çıkmasa. Bazıları ne yazık ki bunlar ve daha fazlası oluyor diyecekler bazıları da çok karamsar olduğumu söyleyecekler. Bana karamsar diyenlerin yazımı burada okuyup unutmasını diliyorum inşallah bir gün bir yerde haklıymışın demezler.
Son söz: Ne her şeye güven ne de aşırı şüphe içinde ol, üzülmek istemiyorsan hayatta her şeye hazırlıklı ol.
27 Ağustos 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Merhaba daha öncede yazmistim yine tekrarliyorum güzel bir blog yaratmissin cok güzel yazilarinla tad katiyorsun, hep bu cizgide kal, basarilar.
Yorum Gönder