20 Şubat 2010

Gökkuşağım...

Hayata küstüğünüz, hiçbir şeyden zevk almadığınız, hiç ummadığınız bir zaman biri çıkar karşınıza.. Gözleriniz kenetlenir birden içinizden ılık ılık bir şeyler akar ama sözler dile gelmez bir türlü. İçiniz ısınmıştır sımsıcak olmuşunuzdur; dışarıya atarsınız kendinizi ne soğuğu ne de dışarıdaki kalabalığı hissedersiniz. Yüreğiniz serinlesin diye dışarı atmışınızdır kendinizi ama daha da ısınır içiniz…İşte arkadaşlarınız fark eder enerjinizi, mutluluğunuzu, anlatmak istemezsiniz onu kimseye sizi kimsenin anlamayacağınızı düşünürsünüz, bir anda olan deli bir aşktır sizinkisi… Hani derler ya, sevince insanın yüreğinin bir yeri acıyor, titriyor diye, garip bir his, hoş olduğu kadar canını yakan bir tarafı da var o canını yakmak bile hoşunuza gider. Hayaller kurarsınız buluşmuşsunuz, elini tutmuşunuz bütün gün el ele diz dize gezmişsiniz hayalin verdiği mutluluk bile gözlerinizi yaşartır, ağlamak istersiniz. Ona gitmek istersiniz birden tüm duygularını açmak, ona kocaman bir seni seviyorum demek. Sonra karamsarlığa düşersiniz birden ya hepsi sizin hayalinizse ya her şey kötü olur, büyü bozulursa… Gece 12 olmuştur ama hiç uykunuz gelmez. Gökyüzüne bakarsınız, gökteki en parlak yıldıza onun ismini verirsiniz. Radyonuzu açarsınız aşk şarkıları bir başka güzeldir artık. Hiç yazmayı sevmeyen siz bir anda şair olmuşunuzdur sayfalarca onu anlatan şiirler yazarsınız. Sabaha kadar uyuyamazsınız ama içiniz yinede enerji doludur çünkü onu göreceksiniz yine. Yolda giderken serserilik yapmak istersiniz her şeyi unutmak kuralsız yaşamak, karşınıza çıkan her duvara her şeye onun adını yazmak… Harika bir gün daha geçer belki yine sözcükler dile gelmemiştir ama onu görmüşünüzdür..Yatarsınız yine onu düşünerek, onun hayaliyle uyur, sizi duyduğunu bilerek “iyi geceler gökkuşağım” dersiniz…

Hiç yorum yok: