Dün büyük bir sanatçı Michael Jackson’ı kaybettik.Ben 27 yaşındayım ve bu zamana kadar onun kadar tanınmış onun kadar dünyada popüler bir sanatçı görmedim. Sanatçıların yaptığı esere bakmak gerekir oda mükemmel eserler oluşturarak dünyada bir numara olmayı başardı. Yanlışları yok muydu herkes de olduğu gibi vardı tabi. Derisinin siyah rengine düşmanlığı, üst üste geçirdiği(kabul etmese, sadece burnumda iki kere estetik oldum dese de) estetik operasyonlar, mahkeme tarafından suçlu bulunmasa da kafalarda soru işareti bırakan çocuk istismarı konuları aklıma ilk gelen konular… Ama başta da söylediğimiz gibi sanatçıyı eserleriyle değerlendirmek gerekir bende bu yazıda bu açıdan bakacağım. Ben yaptığı çalışmaları hep yakından takip ettim ve yaptığı her çalışmada başka bir güzellik buldum. Şarkılarının sözleri, sesi, sahne şovları mükemmeldi; bize bir sanatçı nasıl olur hep dersini verdi. Allah’ın tüm güzellikleri verdiği nadir insanlardandı; yazdığı harika şarkı sözlerini harika sesiyle yorumladı ve hep harika danslarla süsledi.
Dün bütün gün ve bu sabah hep Michael Jackson’ı izledim. Çektiği klipler yaptığı röportajları izleyerek onu daha da iyi tanıma fırsatı buldum. Ünlü olmanın ağırlığı altında zorlanan aynı şeyleri çocuklarında yaşamasını istemeyen bu nedenle çocuklarının yüzünü kapatan duygusal bir babayı gördüm. Sahnede gördüğümüz o mükemmel insanın kibarlığını, duygusallığını insanlığını gördüm. Ona hayranlığım daha arttı. Çok genç yaşta öldü, daha yapacak çok şeyi vardı…
Bu sabah kanallar arasında Michael Jackson’a ait bir şeyler ararken bir magazin programında bizim starımız Tarkan’ı rasgeldim. İki gün Michael Jackson’ı seyrettikten sonra bizim starımız Tarkan’a başka bir gözle bakma fırsatını yakaladım. İmajını değiştirmiş, saçlarını uzatmış sahnede dansedip şarkı söyleyen, dünyada önemli başarılara imza atmış daha da başarılar beklediğimiz Tarkan… Ya Michael Jackson çok büyük(tartışmasız) yada Tarkan…Kıskandım Amerikalıları böyle bir sanatçıya sahip oldukları için bizim içinse üzüldüm. Tarkan’a baktım yüzüne hiç gitmeyen saçları harika diyemeyeceğim sesi ve dans diye yaptığı değişik hareketlerle… Kimse yanlış anlamasın Tarkan’ı kötülemiyorum sadece hayal kırıklığımı anlatmak istiyorum, benim için Türkiye’nin kralı tartışmasız Tarkan ve onu çok severim ve dinlerimde… Ama bugüne kadar onun bir gün tüm dünyada tanınacağını(Michael Jackson kadar olmaz tabi ki) inanırdım, hayallerim yıkıldı gerçeği gördüm… O ses, o şov o kıyafetlerle olmaz o kralımızsa kimseyle de olmaz… Tarkan gibi Avrupa’da yaşasak bile onlar gibi düşünemiyoruz onu gördüm. Başarının bir ekip işi olduğunu ve bu ekibin ne kadar büyük ve ne kadar iyi olursa o kadarda başarının geleceğini anlayamıyoruz. Ya hep kendi dediklerimizi önemsiyoruz yada duygusal bağla yanımıza aldıklarımızın dediklerini… Saçından kıyafetine sahnede duruşundan şovuna kadar her şeyin düşünülmesi gerektiğini yanımızdakilerin millet gözetmeden en iyisi olması gerektiğini anlamıyoruz… Tarkan’ın son konserine bakıyorum arkasında benimde evden yapabileceğim bilgisayar efektleri, üstünde sıradan beyaz bir takım, kötü saç kesimi ve kendine has olmayan sağdan soldan toplanmış bir dans sitili… Bunlarla mı başarılı olacağız vizyonumuz bu kadarcı mı , yeniliğe kapalı duygusal yönümüzün ağır basarak yanımıza aldığımız sıradan bireylerle mi başarı gelecek? Başarı böyle olmaz başarı kendine has sitilinle ve senden önce olmayan sahnede duruşun, tarzınla olur… Demiyorum ki kültürümüzden uzaklaşalım yabancılar gibi olalım, dediğim kültürümüzü sentezleyelim, olmayanları çıkaralım, kendimize has bir tarz yaratalım ve hep yanımızda en iyiler olsun. Objektif olalım hepimiz Tarkan’ ı seviyoruz ama o kötü saç sitili, sahnede tek başına yaptığı kötü dans ve hiç yenilemediği müzik tarzıyla Tarkan ne kadar başarılı olur?
27 Haziran 2009
22 Haziran 2009
Olmayan Camlar...
Hafta sonu güzel bir kafedeydim, üst katına çıktım cam kenarlarını severim genelde ama cam kenarında boş yer yoktu yer olmadığı için duvar kenarında bir yere oturdum, dışarıyı seyretmeye başladım. Bakınırken dışarısının ne kadar net göründüğünü fark ettim, silen ne kadar temiz silmiş diye içimden geçirdim, gerçekten helal olsun dedim. Bir süre daha dışarı seyrettim sonra bir anda camın kenarındaki masada oturan çocuk aşağıya bakmak için aşağıya doğru sarktı bir an duraksadım benim geldiğimden beri cam var sandığım yerde cam yokmuş aslında tamamen açıkmış orası. Sonra düşündüm bu yanılgı üzerine gerçekten hayatımızda o kadar çok olmayan cam var ki…
Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda bir anda karşımıza hoşlanacağımız biri çıkar, karşılıklıdır her şey emin olmasanız da onun da size karşı ilgisi açıktır. Ama zaman kısıtlı birkaç kere görüşme imkanınız var sadece. Ama biz baştan cam koymuşuktur araya, bir tarafta siz öbür tarafta hoşlandığınız insan… Ne yapsanız kendi koyduğunuz o camı geçemezsiniz açılamazsınız karşınızdakine, korkutur sizi aranızdaki cam… Aslında oda sizden hoşlanmıştır ama aynı cama takılmıştır, geçemez öbür tarafa… Yazık olur gelecek mutlu günlere belki de sizin ruh eşiniz ama kaçılırsınız fırsatı… Sonra büyük bir pişmanlık. Aslında herşey o kadar olumludur ki, hiç sorun yoktur, bir adımla her şey çok güzel olacaktır… Tek sorun kafanızda oluşturduğunuz olmayan camda kaçırdığınız mutluluk fırsatlarına artık son verme zamanı geldi, artık kırma vakti tüm camları, mutluluk sizinde hakkınız biraz cesaret…
Güzel bir işyerinde çalışıyorsunuz işinizi gerçekten güzel yapıyorsunuz ve taktirde görüyorsunuz. Yeterince bu kademede çalıştınız yükselmek istiyorsunuz ama istediğiniz mevki ile aranızda bir cam oluşturmuşunuz baştan. Orası size ulaşılmaz geliyor kendinize güvenmiyorsunuz bir taraftan yükselmek istiyor bir taraftan o yere gelmekten korkuyorsunuz. Sizden daha iyi mevkilerdekilerde sizi korkutuyor yöneticiliğin ne kadar zor olduğundan bahsediyor aslında sizin yaptığınız işleri bilmeden. O cam daha da kalınlaşıyor ve hep sizi tutuyor. Aslında çok iyi bir zekanız var ve işinizde de çok iyisiniz düşündüğünüz mevkiden daha da yükseklere de gelebilirsiniz sizin istediğiniz mevkilerde olanlar sizin kadar iyi de değil ama kafanızdaki cam sizi engelliyor o camı sizde oluştursanız, yüksek mevkilerdekilerde olanlarda oluştursa kırma vakti geldi artık, kırın bütün camları güvenin kendinize çok kısa zamanda çok yol alacaksınız sadece biraz cesaret.
Yazı yazmayı seviyorsunuz, birkaç sitede de yayınladınız ve çokta okunup taktir gördü. Ancak siz daha fazlasını istiyorsunuz hedefiniz kitap yazmak ama korkuyorsunuz ya okunmamasından ya da kötü eleştirilerden…Uğraşacaksınız ,didineceksiniz 400-500 sayfa yazacak, defalarca düzeltecek yayınlanacak hale getireceksiniz sonra hiçbir yer kabul etmeyecek yayınlanmayacak, yayınlansa da çok kötü eleştiriler alacak… O kadar vaktime yazık deyip hiç başlamıyorsunuz, oluşturdunuz yine olmayan camı. Aslında gönül verdiğinizde, zaman ayırdığınızda olmayacak hayal yok. Beğeni göreceli bir kavram tabi ki beğenenlerde olacak beğenmeyenlerde belki çokta az kişi okuyacak ilk kitabınızı, ama kırsanız camları sabretseniz eleştirileri dikkate alsanız ve gerçekten fedakarlıkla başarıya ulaşırsınız, ulaşmasanız da, bir gün çocuğunuza bak evladım ben böyle bir kitap yazdım demek, kitap yayınlamanın manevi hazzını duymak yeter bence…
Olmayan camlara örnekler o kadar çok ki ne yazmaya sayfalar yeter; ne size okumaya zaman. Önemli olan olmadıklarını görebilmek ve bir yerden başlamak, bundan sonra koyduğumuz tüm camları kırarım ve artık hiç cam koymayalım hedeflerimize başlamak bitirmenin yarısıdır başlayalım bir an önce… Mutlu olmak, başarı hazzını tatmak herkesin hakkı bize tek gerekli olan cesaret. Cesaretle azimle çalışmak karşısında dağlar duramaz, bazen başarısız olsak da vazgeçmeyeceğiz kovalayacağız başarı bize bir adım uzakta yeter ki o adımı atalım.
Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda bir anda karşımıza hoşlanacağımız biri çıkar, karşılıklıdır her şey emin olmasanız da onun da size karşı ilgisi açıktır. Ama zaman kısıtlı birkaç kere görüşme imkanınız var sadece. Ama biz baştan cam koymuşuktur araya, bir tarafta siz öbür tarafta hoşlandığınız insan… Ne yapsanız kendi koyduğunuz o camı geçemezsiniz açılamazsınız karşınızdakine, korkutur sizi aranızdaki cam… Aslında oda sizden hoşlanmıştır ama aynı cama takılmıştır, geçemez öbür tarafa… Yazık olur gelecek mutlu günlere belki de sizin ruh eşiniz ama kaçılırsınız fırsatı… Sonra büyük bir pişmanlık. Aslında herşey o kadar olumludur ki, hiç sorun yoktur, bir adımla her şey çok güzel olacaktır… Tek sorun kafanızda oluşturduğunuz olmayan camda kaçırdığınız mutluluk fırsatlarına artık son verme zamanı geldi, artık kırma vakti tüm camları, mutluluk sizinde hakkınız biraz cesaret…
Güzel bir işyerinde çalışıyorsunuz işinizi gerçekten güzel yapıyorsunuz ve taktirde görüyorsunuz. Yeterince bu kademede çalıştınız yükselmek istiyorsunuz ama istediğiniz mevki ile aranızda bir cam oluşturmuşunuz baştan. Orası size ulaşılmaz geliyor kendinize güvenmiyorsunuz bir taraftan yükselmek istiyor bir taraftan o yere gelmekten korkuyorsunuz. Sizden daha iyi mevkilerdekilerde sizi korkutuyor yöneticiliğin ne kadar zor olduğundan bahsediyor aslında sizin yaptığınız işleri bilmeden. O cam daha da kalınlaşıyor ve hep sizi tutuyor. Aslında çok iyi bir zekanız var ve işinizde de çok iyisiniz düşündüğünüz mevkiden daha da yükseklere de gelebilirsiniz sizin istediğiniz mevkilerde olanlar sizin kadar iyi de değil ama kafanızdaki cam sizi engelliyor o camı sizde oluştursanız, yüksek mevkilerdekilerde olanlarda oluştursa kırma vakti geldi artık, kırın bütün camları güvenin kendinize çok kısa zamanda çok yol alacaksınız sadece biraz cesaret.
Yazı yazmayı seviyorsunuz, birkaç sitede de yayınladınız ve çokta okunup taktir gördü. Ancak siz daha fazlasını istiyorsunuz hedefiniz kitap yazmak ama korkuyorsunuz ya okunmamasından ya da kötü eleştirilerden…Uğraşacaksınız ,didineceksiniz 400-500 sayfa yazacak, defalarca düzeltecek yayınlanacak hale getireceksiniz sonra hiçbir yer kabul etmeyecek yayınlanmayacak, yayınlansa da çok kötü eleştiriler alacak… O kadar vaktime yazık deyip hiç başlamıyorsunuz, oluşturdunuz yine olmayan camı. Aslında gönül verdiğinizde, zaman ayırdığınızda olmayacak hayal yok. Beğeni göreceli bir kavram tabi ki beğenenlerde olacak beğenmeyenlerde belki çokta az kişi okuyacak ilk kitabınızı, ama kırsanız camları sabretseniz eleştirileri dikkate alsanız ve gerçekten fedakarlıkla başarıya ulaşırsınız, ulaşmasanız da, bir gün çocuğunuza bak evladım ben böyle bir kitap yazdım demek, kitap yayınlamanın manevi hazzını duymak yeter bence…
Olmayan camlara örnekler o kadar çok ki ne yazmaya sayfalar yeter; ne size okumaya zaman. Önemli olan olmadıklarını görebilmek ve bir yerden başlamak, bundan sonra koyduğumuz tüm camları kırarım ve artık hiç cam koymayalım hedeflerimize başlamak bitirmenin yarısıdır başlayalım bir an önce… Mutlu olmak, başarı hazzını tatmak herkesin hakkı bize tek gerekli olan cesaret. Cesaretle azimle çalışmak karşısında dağlar duramaz, bazen başarısız olsak da vazgeçmeyeceğiz kovalayacağız başarı bize bir adım uzakta yeter ki o adımı atalım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)