28 Ağustos 2008
Yarım Kalan Aşklar
Bazen bir yerde biriyle tanışırsınız okulda, yolda, yaptığınız bir gezide... Gözleriniz kenetlenir ortada bir elektrik vardır ama dile gelmez bir türlü konuşursunuz konuşursunuz ...Bu konuşmanız ilk ve son olur yada en iyi ihtimal bir gün daha... Her şeyi konuşursunuz çapkınsanız bir durgunluk gelir; derli toplu konuşursunuz, çekingenseniz diliniz açılır. Tüm sakinliğiniz gider kalbiniz yerinde duramaz ... Kalbiniz patlamaya hazır bir bomba gibidir öyle hızlı çarpar ki...Ama böyle doluyken dile gelmez içinizdekiler binlerce kez ağzınıza gelir telefonunuzu alsam yada bir daha görüşebilir miyiz demek…Geçer o gün bir daha onu görme imkanınız yoktur ondan size kalan kalbinizdeki acıdır… Size aşk böyle öğretilmemişti; fedakarlık, zaman, tanımayla olur sanıyordunuz bu zamana kadar hepte öyle olmuştu ama bu bambaşka bir şey kalbiniz beyniniz gibi öğrenmiyor aramıyor hiçbirşey… Yanarsınız ateşler içine atırsanız o kadar acı çekmezsiniz keşke dersiniz ondan bana bir şey kalsaydı bir daha buluşma umudu... Hayaller kurarsınız hayali bile güzeldir onunla bir günün hayali bile sizi mutlu eder. Gece olur patlamaya hazır kalbiniz artık patlamıştır ağlarsınız belki, kendinize kızgınlıktan mı yoksa sevginizden mi bilinmez belki de ikisi içinde… Yatarsınız onu düşünürsünüz oda beni düşünüyor mudur dersiniz yoksa ben hepsini hayal mı ediyorum, onun kalbi dolumuydu acaba…. Korkmayın onun kalbinde de siz varsınız ve oda bütün gün sizi düşündü ve oda sizinle dolu bu gece… Bir daha hiç görüşmeyecek olsanız da öyle bir yerde öyle bir yerdesiniz ki kalbine kalbinize kim girerse girsin o kimsenin alamayacağı kalbinizin köşesinde... Bilgisayarınızı açın Ferhat GÖÇER çalsın…
Hoşçakal aşkların güzeli
Kavuşur elim sana günün birinde
Sarılıverir beline dokunur tenim
Sana yeniden
Hangi gün taşınır dönerim
Bilinmez boş kalacak yüreğim
Söz verdim sana ölene kadar ayrılmam
Okul ve Çocuk
Yaz geliyor yine karneler alınacak unutmayalım ki o karneler sadece çocuğa değil size de verilmiş karnelerdir. Anne babalar şunu bilmeli karnedeki notlar yorucu bir dönemin özeti çocuğa karne günü gösterilecek olumsuz bir tepkinin çocuğa yararı olmayacak önlemler çok önceden alınmalıydı… Karnedeki notlar zayıf ise anne babanın bu durumu memnuniyetsizliklerini bildirme hakkı var. Ama bu yöntem korkutucu, örseleyici veya ezici biçimde olmamalı. Hele hele asla şiddet içermemeli. Peki ne yapmalı dediğiniz duyar gibiyim açıklayayım çocuk başarısız ise karşımıza oturtmalıyız bak çocuğum şu derslerin başarılı afferim sana ama bak şu iki dersin zayıf şimdi beraber oturalım ve bu derslerin bir dahaki sene nasıl daha iyi olabileceğini düşünelim bir çözüm bulalım ve beraber yaz için çalışma programı hazırlayalım denip bir program hazırlanmalı ama bu programı çocukla beraber hazırlamalıyız ki çocuğumuz programı benimsesin istekli bir şekilde çalışsın.
Çocuğun başarısızlığın üç nedeni vardır.1)Kişisel özellikler 2)Aileden kaynaklanan sebepler 3)Okuldan kaynaklanan sebepler. Bunları kısaca açalım kişisel özelliklerle kastımız çocuğun IQ seviyesi, depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktiviteyi. Çocuğun bu alandaki sorunları önce aile kendi içinde çözmeye çalışmalı sonra profesyonel çözüme başvurulmalı. Aileden kaynaklanan sebeplerle kastımız anne babanın sağlıklı model olması, ders çalışma ortamının sağlanması, ailenin kültürel durumu, başarısızlık karşısında çocuğun aşağılanması dövülmesi. Okuldan kaynaklanan sebeplerle eğitim öğretim programının çocuklara uygun olması öğretmenin bilgi aktarımı okuldaki disiplini kastediyoruz.
Son olarak siz anne babalara birkaç öneride bulunmak istiyorum. Öncelikle çocuğunuza her konuda örnek olun asla çocuğu zorlamayın tehdit etmeyin, kesin kararlı ama yumuşak disiplin içinde olun, yemek konusunda yemek seçmeyi önleyin sevmediği yemekleri yediğinde sevdiği yiyecekleri ödül olarak verin, yemek için masa ve sandalyeyi tercih edin televizyon karşısında yemek yemesine izin vermeyin, kültürel faaliyetlere beraber katılın beraber tiyatroya, sinemaya gidin kitap okuyun. Saygılarımı sunar, yazımın yararlı olması dilerim.
Meleğim
Üniversiteyi kazandıktan sonra zaman hızla geçmiş son seneme gelmiştim. Çok ama çok hoşlandığım bir kız vardı:Ayşe. Üç haftadır peşimdeydim ama ne yapsam beni fark etmiyordu. Uzun süredir de benim peşimde olan bir kız vardı o ikinci öğretimdi ben birinci öğretim dersleri gece olmasına rağmen sık sık beni görmek için gündüzleride üniversiteye geliyordu. Arkadaşlarımın şu kız devamlı sana bakıyor demesiyle onu fark ettim. Her gün geliyor gözlerini benden ayılmıyordu ben ise Ayşe’den başkasını görmüyordum.Bir gün Ayşe’yi kantinde bir erkekle samimi bir şekilde konuşurken gördüm, birkaç gün böyle devam etti ben arkadaşıdır diye umursamadım ta ki onları el ele görünceye kadar … Artık hayattan zevk almıyordum arkadaşlarımın zoruyla dışarı çıkıyor nerdeyse hiç gülmüyordum.(Şimdi ise ona dualar ediyorum iyi ki elini tuttuğu erkek ben değilmişim diyorum.)Arkadaşlarım eski neşemi geri getirmek için gözlerini benden ayılmayan kızın ismini öğrenmişlerdi:Melek. Üniversitede pek iyi tanınmıyormuş ama arkadaşlarım bunun önemli olmadığını birkaç gün onunla çıkarsam her şeyi unutacağımı söylüyorlardı. Ben ilk başta soğuk baktım aslında çok güzeldi ama geçmişi beni korkutmuştu onun üzüntülerime üzüntü katacağına inanıyordum. Bir gün çok sıkıldım artık yalnızlık canıma tak etti. En yakın arkadaşım Özgür’ü alarak kantine gittim Melek’in dersten çıkmasını bekledim. Bir süre sonra çiktı, kantinde bir süre arkadaşlarıyla oturdu. Sonra tek başına üniversitenin çıkışına yöneldi çok heyecanlanmıştım montumu unutarak hızla arkasından çıktım hava çok soğuktu ama ben soğuğu fark etmiyordum. Çekinerek yanına yaklaşıp pardon benim adım Kemal uzun zamandır güzelliğinizle dikkatimi çekiyorsunuz sizinle tanışmamız mümkün mü acaba dedim. Tabi dedi rahatladım on dakika beraber yürüdük,konuştuk.Beni araştırmış sınıfımı,şubemi,memleketimi… öğrenmişti.Bunlar kolayca öğrenilebilirdi ama bunları ilk günden söylemesi ilgisini belirtmesi beni şaşırtmıştı.Ertesi gün yine görüştük.O gün bana geçmişini anlattı bundan önceki sevgilisiyle bir buçuk sene aynı evi paylaşmış ne yazık ki ondan önceside varmış.Her şeyi en küçük ayrıntısına kadar mertçe anlattı. Ertesi gün tatildi buluşmaya karar verdik, sabahtan akşama kadar gezecektik. Sabah erkenden buluşacağımız çay bahçesine gittim bekledim bekledim 2 saat geçti gelmedi onlarca kez telefon ettim, telefonu kapalıydı merak ve üzüntü içinde eve döndüm.Akşam üstü mesaj çekti yapamıyorum eski sevgilime döndüm diyordu ne olmuştu her şey o kadar o kadar güzeldi ki… Telefon ettim açmadı bir süre sonra aradı mesajı bir buçuk sene beraber kaldığı sonradan adının Yılmaz olduğunu öğrendiğim eski sevgilisi çekmiş ben arayınca da telefonu o açtırmamış. Şimdi bakkala çıkmış kavga etmişler ve onu birazda hırpalamış galiba hemen geliyorum dedim gelme dedi ben onu dinlemeden hızla evden çıktım.Yolda Özgür’ü gördüm onunla beraber Meleğin evine gittik zili çaldım pencereden önce o sonra Yılmaz çıktı, Yılmaz’a görüşmek istediğimi söyledim geliyorum dedi. Az sonra Melek pencereden tekrar çıktı görüşmenizi istemiyorum lütfen git dedi onu dinlemedim bekledim Yılmaz inmedi en sonunda Melek’in ısrarlarına boyun eğerek oradan ayrıldım. Ertesi gün Yılmaz aradı Melek ile gelip seninle konuşmak istiyoruz müsait misin? dedi.Onları evimin önündeki çocuk parkına çağırdım, 5 dakika sonra geldiler. Melek bir kenara çekildi, Yılmaz ile konuştuk bana geçmişlerini anlattı Melek’i çok sevmiş, çok şey yaşamışlar onu çok seviyormuş, Melek bir süre onun çocuğunu bile taşımış ama, doğurmak istemediğimden çocuğu aldırmışlar. En sonunda ağlayarak onu seviyorsam çekileceğini söyledi… Bense bizim ilişkimizin yeni olduğunu çekilmesi gerekenin ben olduğumu söyledim.Melek’e kararımızı benim söylememi istedi. Melek’in yanına giderek konuştuklarımızı anlattım. Yağmur yağıyordu yağmura Melek’in gözyaşları karıştı bana bir anda sarıldı o an bende gözyaşlarımı tutamadım. Ancak daha sonra kendimi toplayarak kollarından ayrıldım onu Yılmaz’a teslim ettim. O gece hiç uyuyamadım onu gerçekten sevdiğimi anladım sabahın ilk ışıklarıyla evine gittim iki üç kez zili çaldım en sonunda kapı açıldı. Yılmaz’a Melek ile konuşmak istediğimi söyledim tabi dedi.Melek’e bu şartlarda onunla beraber olamayacağımı ancak Yılmaz’dan ayrılırsa yalnız kalmayacağını benim her konuda ona yardım edeceğimi söyledim sarıldı onlarca kez beni öptü bende onu öptüm ayrıldık o akşam beni aradı Yılmaz evi terk etmiş, kesin olarak ayrılmışlar. O gece buluştuk ve ilk defa birbirimizi sevgimizi söyledik. Artık ne annem ne arkadaşlarım ne de okuluma önem veriyordum bir ay hızla geçti bu sürede bir dakikamız ayrı geçmedi artık onun evinde kalıyordum. Bir ay sonunda annemle tanıştırdım ondanda evet çıktı.Aynı gece evlenme teklif ettim. Ertesi gün ailesinin yanına İzmir’e gidecekti,ailemde olumlu bakarsa olur dedi;dünyalar benim oldu hayatımın en güzel günüydü. İzmir’den üç gün sonra geri döndü.yüzü asıktı ne oldu yoksa ailen mi?dedim. Hayır Yılmaz verem olmuş bakıma ihtiyacı var onu yalnız bırakamam tekrar aynı evde kalacağız dedi. Dünya başıma yıkıldı vicdanı sevgisini yenmişti,ayrıldık.O günden sonra hiç konuşmadık ama ben her gece onu görmek için kantine gittim. Onu her gördüğümde nefes alamadım yüzüm rengini kaybetti.Her gece Melek rüyama girdi ve ben her sabah ağlayarak uyandım.
Hakkettiğin Yere Gelmek yada Gelememek!
Bu kelimeleri hep duyuyoruz ama bilmeyenler için açıklayalım yinede başkasını haksızca bir yere getirmek yada hak etmediği bir şeye ulaşmasına sebep olmak anlamına gelen gıcık olduğum karşı durduğum deyim.Bir diğer ibare şekli ise torpil yapmak olup yapanın yada yaptıranın cebine bayramlarda seyranlarda çocukların patlattığı torpilden bolca miktar yerleştirilmesi bu deyimin kullanımını azaltacaktır.Maalesef ülkemizde ve gelişmemiş ülkelerde bu deyim insanların en sevdiği hobilerindendir.
Hastaneye gidersin diş yaptıracaksın tanıdığın varsa bir hafta içinde olur dişin yoksa 3-4 ay içinde alırsan şanslısın…
Gazetelerin kanalların belli bir görüşü olabilir mi bence olamaz, objektif olmalı her konuya.Oluyor olsun ama biraz esnek olun bari. Kendi içinde kendi düşüncesindeki yazarlar bile birkaç aykırı yazı yazdığında kendi doğrularını o gazeteden uzaklaştırıyor…
Antrenör geliyor Türk veya yabancı fark etmez yanında 3-4 futbolcu getiriyor. Futbol 11 kişiyle oynanıyor biliyorsunuz 7 kişide acayip objektif hakkeden oynuyor ama getirdiği 4 kişinin mevkiinde nedense hep kendi getirdiği oyuncular hakkediyor! İnsanların garip takıntıları var kendi getirmediyse o oyuncu ağzıyla kuş tutsa boş kendi getirdiğin yanında…
Örneğimiz daha çok var sizin çoğaltmanızı rica ederim. Başta söylediğimizi sondada diyelim.Adam kayırmanın, torpilin olduğu bu ülkede bu şartlarla bir adım ileri gideceğimize inanmıyorum. Hak edenin hak ettiği yere geldiğinde her şeyin çok daha güzel olacağını göreceksiniz benim ömrüm yetmez ama belki siz görürsünüz. Hep derler ya kitabın başında bu yazımı anneme, babama… ithaf ediyorum diye bende bu yazımı ne kadar azda olsalar hak ettiği yerlerde olanlara ithaf ediyorum.
Baba
Önüne bakan yok demiyorum ama o kadar azıski bir kızla normal arkadaş olamayacağına inanan bir sürü erkek var başta… Gençlik anlıyorum kanı kaynıyor bakarsın, konuşursun çıkarsın gezersin bunlara hiçbir itirazım yok nenem gibi görücü usulu ile evlenecek değilsiniz tabi ama lütfen elimizdekinin kıymetini bilerim hayatınızda biri varken diğerine bakmayalım erkeklerden bahsettim baştan beri kızlar içinde geçerli bunlar hep hatayı yapan erkekler değil tabiki. Birini bulduysak sevebileceğimiz sonuna kadar giderim bizim dürüstlüğümüz doğrululuğumuz yanlış yapacak insanı düzeltir hiç merak etmeyin sen eğer sevgilini aldatıyorsan sevgilinde sadık olmasınıda hiç bekleme bazen görmesende bazı şeyler hissedilir. Biz dürüst olalım doğru olalım, sadık olalım karşımızdaki hata yaparsa yapsın onun utancı ona yeter. Sağlıklı, dürüst, doğru ve tek eşli ilişkiler diliyorum.
Bir Side Hikayesi
Ah Şu Otobüsler
Birincisi dışarıyı seyredersin ama kötü şeyler düşünmen gerekir. Sevgilinden ayrılmışın yalnızsın kimsen yok gibi.. Seni gören vah vah çocuk ne dertli demeli… Orta yaşlı ise ayakta olduğunu, yaşlı ise yaşlılığını unutmalı. Tüm kötü düşüncelere rağmen bu bakışı yapamıyorsanız size “Benim hiç babam olmadı amca…” diye başlayan küçük Emrah filmlerini izlemenizi tavsiye ederim bu son çare mutlaka işe yarayacaktır.
İkincisi otobüse binerken şöyle kitap,dergi gibi bir şey almaktır. En güzeli gazetedir ama. Açarsın kocaman kimseyi görmezsin okursun okursun… Biterse bir daha tersten başlar bitirirsin .Burada önemli olan gazeteyi hiç bitirmemektir, biterse Allah korusun ayaktasın, aman dikkat!
Üçüncüsü uyur numarası yapmak. Bu numara çok geçerli ve her zaman işe yarar ama yanınızda mutlaka hırka kazak gibi bir şey bulundurun ki kafanız camda rahat etsin. Bir de arada gözünüzü şöyle azcık açınki ineceğiniz durağı kaçırmayın. Numara yerine uyusam olmaz mı dediğinizi duyuyorum. Hiç tavsiye etmem ben denedim ve her seferinde son durakta buldum kendimi.
Dördüncüsü eline bir öss kitabı alırsın şöyle kalınlarından başlarsın çözmeye burada da kafanı kaldırmamak şart arada gözlerini ovar, boynunu kütletirsende süper olur. Etraftan şunları duyarsın vah vah şu gençliğin haline bak otobüste bile soru çözmek zorundalar vah vah…
Bazen tüm bunları yapmanıza rağmen size bir şey diyemeyen ama arasında “Gence bak nasıl oturuyor ayıp ayıp” gibi konuşan kimselerde karşınıza çıkacak duymamazlıktan gelin. Ama yanlarına da bırakmamak gerekir. İneceğiniz zaman sekerek kalkın otobüsten yavaşça inin ve indiğiniz gibi ilk kaldırımda bacağınızı kaldıramıyor gibi yapıp atın kendinizi yere. Sonra onların yüzüne bakın acılı bir ifadeyle işte o yüzlerindeki ifadeyi unutamayacaksınız otobüse rezil olmuşlar bir sakat biri hakkında konuşmuşlar onun ezikliği, vicdan azabı bide siz bakmışınız acılı acılı vah vah…. Yok ya yazdım ama bu kadar da acımasız olmayın.
Güzel güneşli bir gün tüm bunları yazdım gülerim eğlenirim şu üç günlük dünyada diye . Ben yaşlılara, bayanlara hep yer veririm sizinde yer verdiğinize eminim hoşçakalın.
Ah Şu Cep Telefonları
Bir anımla başlayayım bir zamanlar güzel bir sevgilim vardı(ah şu gençlik) arkadaşı tuvalette mesaj çekmeye çalışırken nasıl olmuşsa telefonunu tuvalete düşürmüş nasıl olur diye çok gülmüştüm komik değil mi komik tabi ama gülmeyin ben güldüm boşuna dememişler gülme komşuna gelir başına diye aynı şeyi bende yapıyordum tuvalette mesaj çekmeye çalışıyordum kız arkadaşıma zaten ne gelirse başımıza bu kızlardan geliyor!!! Düşürdüm evet bende yaptım ve onun kadar şanslı değildim köydeydim uzun bir boruyla topraktaki çukura gidiyordu telefonu görüyordum ama çok aşağıdaydı ama şanslı olduğum bir konu vardı kaldığım öğretmen arkadaş bir dahiydi ve yeni bir icatla karşı karşıyaydık yeni icadıyla telefonumu çıkardı. Telefonumu yıkadım köpükledim ama içime sinmedi sonra sattım size tavsiyem ikinci el telefon almayın aldığınız telefon benim telefonum olabilir.
Birazda çevremde gördüğüm cep telefonu manzaralarını anlatayım. Bazılarında sanırım sesimizin dörtte biri karşıya gider diye bir inanç var bu tipleri her yerde görebiliriz yolda otobüste her yerde konuştuklarının hepsini duyarsınız kulağınızı tıkasanız bile öylemi haaa haaa seni şerefsiz yaa ben senin şerefsiz arkadaşını dinlemek zorundamıyım. Sevgilim nasılsın tamam bebeğim gelirim… yada telefonda sevişmeni… Birde cep telefonları çaldığında duran tipler var telefonu çalıyorsa durur öyle konuşmaya başlar sıkıntılı bir konu konuşuyorsa dönmeye başlar ama hiç ilerlemez bir daire çizin dönsün dursun. Bu yolda duran tipler eminim ki araba kullanırken telefonu çalıyorsa durmaz hem kullanır hem konuşur öylede ilginç bir ülkede yaşıyoruz. Birde özellikle gençlerde görüyorum telefon onun her şeyi oluyor nereye gitse yanında gece yastığının altında telefonla uyuyor telefonla kalkıyor yani, eskiden ayıcıklara filan sarılırdı şimdi cep telefonlarına … Telefonlarıyla o kadar bütünleşmişler ki on parmak mesaj bile çekebiliyorlar düşünün yani durumu.
Kim ne derse desin cep telefonu internetle birlikte çağın icadı. Ama doğru kullanmasını bildiğimiz sürece, lütfen biraz dikkat.